Sadece 2023 ilk çeyreğinde Türkiye’deki konut fiyatları %132 arttı. Günümüzde geldiğimiz noktada barınma sorununu hissetmeyen bir toplumsal kesim kalmadı. Son birkaç yıldır devam eden barınma kriziyle ilk karşı karşıya gelen kesimlerden olarak biz öğrenciler, 2023 güz yarıyılı başlangıcına doğru giderken ne yapacağımızı bilemez durumdayız. Bütün öğrencilerin ortak meselesi olan barınma krizi, bu yazımızda Akdeniz Üniversitesi öğrencileri özelinde ele alınacak.
Sloganı “Eğitimde ve bilimde öncü üniversite” olan Akdeniz Üniversitesi; Antalya’da kurulmuş, Anadolu üniversiteleri içinde en önde gelmekle övünen, kayyum rektörlüğünü Özlenen Özkan’ın yaptığı bir üniversite. Özkan’ın sosyal medya paylaşımlarına göre okul 2023 yerleştirme sonuçları itibariyle 80 bin öğrenciye ev sahipliği yapıyor. Ana kampüsün yer aldığı Konyaaltı başta gelmek üzere Antalya, pahalılık konusunda bir sanayi kenti ve mega kent olan İstanbul ile aynı seviyede.
Okul 80 bin öğrenciye ev sahipliği yapmasına rağmen devlete bağlı KYK yurtları, okulun kendi paylaştığı verilere göre 5196 kadın öğrenci ve 3424 erkek öğrenci olmak üzere toplamda yalnız 8620 öğrencinin barınma ihtiyacını karşılayabiliyor. Yani Akdenizli her 10 öğrenciden yaklaşık 9’u, pahalılıkta başta gelen bir şehirde kendi başının çaresine bakmak zorunda. Bir taraftan bu KYK yurtların koğuş modeli odalarını, dar çalışma alanlarını ve kalitesiz yemeklerini düşünürsek 8620 arkadaşımıza sağlanan bu hizmete o kadar da barınmak diyemiyoruz.
Gelgelelim bu KYK yurtlarının tek sorunu fiziki yetersizliği değil. Geçen sene ana kampüsteki yurtlarda 40 gün içerisinde 3 arkadaşımız intihar etmişti. 11 Mayıs’ta ölen Halil Gülcan, 21 Mayıs’ta ölen Emre Kandemir ve 10 Haziran’da ölen Muhammed Kaya için ucuz birkaç açıklamadan başka hiçbir şey yapılmadı. CHP Milletvekili Cavit Arı’nın aktarımına göre aslında intihar eden 10 öğrenci daha olduğu fakat bu olayların üstünün kapatıldığı söylenmekteydi. Son birkaç senedir Akdeniz yurtlarında tarikat örgütlenmelerinin önünün açıldığı ve burada barınan öğrencilere “manevi danışmanlık” adı altında zarar verildiği çokça konuşulmuş ve arkadaşlarımızın intiharıyla ilişkilendirilmişti.
Her 10 öğrenciden KYK yurtlarına yerleşmemiş olan 9’u hakkında konuşalım. Bu arkadaşlarımızın bir kısmı çeşitli vakıf ve tarikat yurtlarına gitmeye mecbur kalıyor. 2021 yılının aralık ayında bir tarikat yurdunun yemekhane aşçısı tarafından başı kesilerek katledilen Bilgisayar Mühendisliği 1. sınıf öğrencisi Mehmet Sami Tuğrul’u hatırlayalım. Öğrencilerin ve tanıkların aktarımına göre Antalya İlim ve Kültür Derneği tarafından Kepez’de işletilen kaçak yurdun aşçısı İhsan Güney, tartıştıktan sonra bodrum katına götürdüğü Mehmet’i duvara dayayıp başını satırla kestikten sonra “Deccali vurdum!” diye bağırdı. Antalya’da ve Türkiye’nin geri kalanında da tarikatlar ve dini vakıflarca işletilen ve birçok öğrencinin mecbur kalarak gittiği yurtlarda arkadaşlarımızın dini aktivitelere katılımlarının zorlandığını, baskı ve şiddet gördüklerini, intihara sürüklendiklerini sıkça duyuyoruz.
Herhangi bir devlet ya da tarikat yurduna yerleşmemiş Akdenizliler için de hayat bir o kadar zor. Son yıllarda hiçbir Akdenizli yarı zamanlı işler ve burslarla yaşayamıyor çünkü parasının büyük bir kısmı barınma masrafına akıtmak durumunda. Birkaç ay içinde dahi binlerce lira zamlanan kira fiyatlarını, her hafta zamlı fiyatla öğrenci yerleştiren daracık apart odalarını ya da 9 aylık sözleşmelerin 100 bin liradan başladığı özel yurtları karşılayabilecek bir aile ise elbette ki yok. Ailemizin borçlanarak veya miraslarını tüketerek sağladığı maddi yardımı alırken bile aynı anda hem çalışmak hem burs kovalamak zorundayız. Tıp, mimarlık, mühendislik gibi derslerin zorlayıcı olduğu fakültelerdeyseniz ders çalışmak ve işe girmek arasında seçim yapmak tam bir kumar: Ya bir şekilde borçlanarak, insani ihtiyaçlarınızdan kısarak derslerinize odaklanacaksınız ya da işe girip derslerinizi yalnızca sınıfta kalmama seviyesinde tutacaksınız, üstelik medyada bu sezon 11,5 milyon turist ağırlanmasıyla övünen patronlarınızın size vereceği günlük ücret 300-400 lira arası değişen komik paralar olacak.
Halbuki şehirde ev yok değil, devletin imkânı yok değil. Antalya’da boş konuttan bol bir şey yok. TÜİK verilerine göre yalnız 2022 yılında 58 bin 408 yeni daire ruhsat kayıtlarına geçti. Kültür ve Turizm Bakanlığı sadece 2023 Ocak ayında Antalya’da bulunan 7 arazisini otel ve günübirlik tesis için yatırımcılara tahsis edeceğini duyurdu. Yine ocak ayında Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından 82 yeni gayrimenkul projesinin toplu açılış töreni gerçekleşti, TOKİ 84 yeni konutun inşa edileceği Antalya 2023 projesini açıkladı. Türkiye’nin ilk botanik EXPO’su olarak “Gelecek nesiller için yeşil bir dünya.” sloganıyla kurulan Antalya EXPO, geçtiğimiz ay Özelleştirme Dairesi Başkanlığı tarafından imar için satışa çıkarıldı. Yıl boyunca bütün bu araziler, konutlar devlet eliyle sermayeye akarken öğrenciler için yapılmış tek bir şey olmadı. Devlet bu paralarla Akdeniz Üniversitesi’nin kuzeyindeki öğrenci mahallelerinde bomboş duran binaları kısa sürede yurda dönüştürebilirdi. Lakin kayyum rektör Özlenen Özkan’ın geçen sene kampüsten 10 bin metrekarelik alanı Gençlik ve Spor Bakanlığı’na tahsis ettiklerini söylediği yeni yurda dair bile hiçbir iz yok.
Turizmden sonraki gelir kaynağı tarım olan şehirde yiyecekler de çok pahalı. Üstelik kalitesi kötü, paranız varsa bile doğru düzgün bir öğün yiyebilmek için lüks bir otelde konaklıyor olmak zorundasınız. Akdeniz Üniversitesi yemekhanesi ise devlet üniversitesi standartları için inanılmaz pahalı. Yeni dönem itibariyle birinci öğünün 14 lira, ikinci öğünün 40 lira olduğu okulda; yemekhane kuyruklarında uzun bekleyişler sonucunda karnınızı doyurma şansınız olabilir.
Devletin Akdenizlilere ve ülke çapındaki tüm sıra arkadaşlarımıza harcaması gerektiği yerde sermayeye peşkeş çektiği para; türlü çeşit medya organı yoluyla, türlü türlü yalanlarla saklanmak ve hatta meşrulaştırılmak isteniyor. Halkın emeği olmadan var olamayacak gözü dönmüş bir avuç kodaman, milyarlarca liralık kârlarının yanında toz zerresi kalan yemek ve barınma haklarımıza bile göz dikmiş durumda. Zenginler bu düzende sayısız ayrıcalığa sahipse biz de birbirimize sahibiz. Her gün bizden nasıl çalacaklarını, bizi ne kadar ucuza çalıştıracaklarını, bizi neyle sömüreceklerini kara kara düşünen düşmanımıza karşı nasıl siyasi bir güç olacağımızı okullarımızda, çalışma gruplarımızda, kulüplerimizde tartışalım ve bu gücü inşa edelim. “Biz yaşayacağız!” diye haykırmak için bir araya gelelim.