Barınma sorunumuz büyüyor: Balık istifi ve koğuşlar – Demir Karabacak

Boğaziçi Üniversitesi kayyımı Naci İnci’nin atandıktan bu yana sebep olduğu rezillikler silsilesi kamuoyunda fazlasıyla yer aldı. Biz yine de bir hafıza tazeleyelim isterseniz. Okul yönetimi onlarca emektar akademisyeni hukuksuzca işinden etti. Bunların bir kısmı bölüm başkanıydı. Türkiye’deki hukuk sisteminin yedeklenir vaziyetini de göz önüne alınca iade davaları bir türlü sonuçlanmadı. Okuldaki direnişi kırmak için arkadaşlarımızı tutuklattı, okulumuzu bir polis karakoluna çevirdi. Fiziksel yetersizliklerine rağmen iki yeni bölüm açtırdı. Mezunlar derneğinin mülklerine el koydu, özel sektöre açtı. Öğrencilerin ücretsiz ya da çok ucuza erişebildiği tüm imkanları elimizden aldı. Bupaws’ın yıllardır kullandığı alanı iş makineleriyle sabahın köründe yıktı. Köpeklerin tamamını okulun bir köşesinde çamur içerisinde yaşamaya mahkum etti. Okulumuzu patronların işçi seçeceği konferanslara tam imkan sağlayan bir hale getirip, birbirimizle buluştuğumuz her alanı işgal etmeyi başardı. Daha da sayabiliriz ancak dediğimiz gibi Naci’nin uygulamaları hepimizin malumu. 

6 Şubat depremlerinin ardından ise okuldaki yurtların depreme dayanıklılığı tartışılmaya başlandı. Biz yıllarca eğitim gördüğümüz binaların bodrum katlarında kolonların demirlerinin göründüğünü, kirişlerin betonlarının döküldüğünü bas bas bağırırken sağır taklidi yapan yönetim, alternatif barınma imkanlarını hiç tartışmadan bir anda yurtların yıkılmasına ya da depreme karşı güçlendirilmesine karar verdi. Üniversite yönetimi kendilerine bağlı 1. Kuzey Yurdu, 2. Kuzey Yurdu, 1. Kilyos Yurdu, Kilyos Otel Yurdu ve Superdorm yurdu ‘depreme dayanıklı olmadığı’ gerekçesiyle 2023-2024 eğitim-öğretim yılında öğrenci kabul etmeyeceğini açıkladı. Bu da 1 yıl boyunca bu yurtlarda barınan öğrencilerin yurtsuz kalması demekti. Bu kararı duyar duymaz üniversite yönetimiyle doğrudan iletişime geçerek açık açık sorduk:  Depreme dayanıksız diye bizi yurtlarımızdan edip mahallerde yine depreme dayanıksız evlerde 15.000 lira ödemeye neden mahkum ediyorsunuz? En az 1400 öğrencinin barınma sorunu oluşacak, ne yapmayı planlıyorsunuz?

Üniversite yönetimi belli bir süre sonra bize dahiyane planını adeta bir lütuf gibi şöyle açıkladı. 

Kilyos Sarıtepe kampüsünde bulunan yurt dahil -bu yurda ulaşmak başlı başına bir sorunken- tüm yurtların kapasitesinin artırılacağını, Kandilli’de bulunan bir yurdun KYK tarafından Boğaziçi’ne tahsis edilmesini sağlayacaklarını ve kulüp odalarını yurda çevireceklerini öğrendik. Bir süre sabırla bekledik. Okul yönetiminin vaat ettiği kapasite artırımının tüm odalara ranza atılması, salonların dahi ranzalı odalara çevrilmesi olduğunu gördük. Vaat edilen KYK yurdu okula tahsis edilmedi. Hatta bu yurdun tahsis edilmesine dair bir adım atıldı mı bundan dahi emin değiliz. Bir süre sonra okulun çözüm olarak yapacağı son hamleye karşı arkadaşlarımızla tartışmalar neticesinde kulüp odalarının çözüm olmadığını okul yönetimine tekrar ilettik. Uçaksavar kampüsünde bulunan depreme dayanıklı lojmanlardan D Blok’un öğrencilere yurt olarak verilmesini istedik ancak üniversite yönetimi bu talebimizi ” okulun prestijini artıracak akademisyenlerin okula gelmesi için bu binaya ihtiyaçları olduğu” gerekçesiyle reddetti. Okul hayali hocalarımızın barınma koşullarını bizden çok önemsiyordu. 

Okul yönetiminin bardağı taşıran hamlesi ise kulüp odalarını ÖGB zoruyla boşaltmaya çalışması oldu. Öğrenciler hep birlikte kulüp odalarını savunma çağrı yapınca okula onlarca gözaltı aracı yığıldı. Arkadaşlarımıza gözdağı verildi. Bu gözdağının amacını birkaç güne öğrenmiş olduk. Okul yönetimi boşaltılan kulüp odalarına 3 katlı ranzalar yerleştirecekmiş. Bu balık istifi, koğuş mantıklı odaların fotoğrafının sosyal medya mecralarında yayılmasına rağmen tepkisizliğimiz okul yönetimini cesaretlendirmiş olacak ki bambaşka bir uygulamayla karşımıza çıktılar. 

Uçaksavar kampüsünde bulunan spor salonunun voleybol ve basketbol sahasının toplama kampı mantığıyla yatakhaneye çevrilmesi ve özel alan sağlamak için perde ve dolapların kullanılması. Bu planın haberini alır almaz spor salonunun o bölümlerine girişlerimiz engellenmeye başlandı. Bu planın da Barınamıyoruz Hareketi tarafından kamuoyuna duyurulması sonucu okul yönetimi yapılacak yurt kuralarından önce bu plandan vazgeçtiğini duyurdu. 

Olayları detaylı bir şekilde özetledikten sonra sormamız gereken sorular olduğunu düşünüyoruz. Okulu günübirlik çekimler için giyim markalarına kiralayan, kayyımının üzerine çıkılan arabası yerine yenisini ertesi güne alabilen, Garanti Bankası tarafından her yerden fonlanan, aldığı devlet desteğinde Türkiye’de sayılı üniversiteler arasında olan, Sabancı, Özilhan gibi büyük sermayedarların işçi devşirme deposu olması dolayısıyla el altından desteklenen Boğaziçi Üniversitesi bu barınma sorununu çözemez mi? Retorik bir soru sorduğumuzun farkındayız. Tabii ki çözebilir. Okulda atıl durumda bulunan lojmanlar öğrenciye tahsis edilebilir. Boş arazilere geçici konteyner odalar yapılabilir. Bununla alakalı İBB ile yapılan görüşmelerde yardımcı olacağına dair söz aldığımızı okul yönetimine bildirmiştik. Hali hazırda güçlendirilen binalardan bir tanesine öncelik verilip akademik yıl açılışına yetiştirilebilirdi. 

Hala daha bu barınma sorunumuzu çözebiliriz. Üniversite yönetiminin sahte verilerle kamuoyunu manipüle etmesine izin vermemeliyiz. Bu barınma probleminin sadece bize özgü, Boğaziçi Üniversitesi’ne mahsusmuş gibi davranmamalıyız. Hacettepe Üniversitesi’nden, ODTÜ’den, İstanbul Üniversitesi’nden, Akdeniz Üniversitesi’nden ve daha nicesinden arkadaşlarımızın sesini duymalı, onlarla birlikte barınma hakkımıza sahip çıkmalıyız. Bugün okulumuzda denenen balık istifi 3 katlı ranzadan toplama kampı mantıklı spor salonu yurduna kadar tüm uygulamaların bize mahsus olmadığı bilinciyle hareket edip; her geçen gün artan kira fiyatlarıyla memleketin dört bir yanında artık ayyuka çıkan, hükümet tarafından gizlenemeyen, susturulmuş medyanın bile göstermek zorunda kaldığı barınamayanların sesini duymalıyız. Trendyol depo direnişinden Antalya’da parkta yatmaya mecbur bırakılan ailelere, Van’daki depremzededen Çanakkale’de konteynerde yaşayan evsize kadar hepimizin hikayesini az buçuk benzetmemiz mümkün. Biz barınamayanların hikayesini anlatıyoruz. Memleketin dört bir yanındayız, yalnız olmadığımızı biliyoruz ve sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. KYK yurtlarından en hcra köşedeki mülteci kamplarına kadar bu çığlığın duyulması için ne gerekiyorsa yapacağız. Barınma hakkımıza çökenlere karşı birleşeceğiz. Barınma hakkımızı alacağız.