Müşteri değil öğrenciyiz!


AKP hükümetinin iktidara geldiği 2002 yılında 68 devlet 25 vakıf üniversitesi olmak üzere 93 üniversite bulunurken bu oran yıllar içerisinde katlanarak arttı. 2023 yılı itibariyle üniversite sayısı; 129’u devlet 77’si vakıf olmak üzere 206’ya yükseldi. 20 yılda 52 vakıf üniversitesi açılırken AKP’nin “Her ilde bir üniversite” projesiyle her ilde en az bir üniversite açıldı. Türkiye’de öğrencilerin yoksulluk oranı ise açılan üniversite sayısı ile eş zamanlı olarak arttı. Haziran ayında yapılan ve 3 milyon 527 bin 466 adayın başvurduğu YKS-2023 sınav sonuçları, geçtiğimiz günlerde açıklandı. Öğrencilerin tercih süreci ise 8 Ağustos’ta sonlandı.

Türkiye’de pandemi öncesinde hissedilmeye başlayan ve pandemi ile birlikte katlanarak artan ekonomik kriz, vakıf üniversitelerinde eğitime yapılan fahiş zamlar, öğrencilerin barınma ve geçinme krizi sonucunda birçok öğrenci eğitimini yarıda bırakıyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın verilerine göre, 2014-2018 yılları arasında 1 milyon 115 bin 530 öğrenci üniversite kaydını dondurdu. 2017-2018 yıllarında üniversiteyi bırakan öğrenci sayısı bir önceki yıla göre % 92.2oranında artarak 408 bini aştı.  

Son dönemde eğitim ücretlerine yapılan fahiş zamlar öğrenciler için büyük tartışmalara yol açıyor, hukuki süreçlerle birlikte bir mücadele zeminine de alan açıyor. Eğitim ücretlerinin yanında barınma, yol, yemek gibi ihtiyaçlara gelen zamlar da eğitim hakkının kısıtlanması çerçevesinde değerlendiriliyor. Vakıf üniversitelerindeki bu zamlar eğitimin ticarileşmesine sebep olarak öğrencileri de birer müşteriye dönüştürüyor. Tüm bu tartışmalar ve mücadele zeminin üzerinde 2022 yılında Beykent Üniversitesi ve Doğuş Üniversitesi eğitim ücretlerine %300 oranındayapılan zamlar sonucunda öğrenciler bir mücadele örneği geliştirdiler. Söz konusu zamlara yönelik mücadele sonucunda konuya ilişkin dava açıldı. Bakırköy Tüketici Mahkemesi’nde görülen davada, zam oranı Temmuz ayı Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) oranında belirlendi. Üniversitenin %300oranındaki zammı %79,60’a düşürüldü. 

Bu sene de İstanbul Aydın Üniversitesi, Maltepe Üniversitesi, Gelişim Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi, Yeditepe Üniversitesi gibi birçok vakıf üniversitesi barınma ve eğitim ücretlerine fahiş oranda zam yapan üniversiteler arasında yerini aldı. Bahçeşehir Üniversitesi %100 oranında, Bilkent Üniversitesi lisans programlarını 118 binden TL’den 344 bin TL’ye çekerek % 154 oranında, Bilgi üniversitesi % 200 oranında, Özyeğin üniversitesi %100 oranında, Yeditepe Üniversitesi %200 oranında, son olarak da Arel Üniversitesi ise %150 oranında zam yaptığını açıkladı. Vakıf üniversitelerinin eğitim ücretlerine yaptığı fahiş zamlar, birçok öğrencinin eğitim hakkını engelliyor, bu nedenle yapılan zamlara karşı tepkiler büyüyor. Eğitim ücretlerine yapılan zamlar ise üniversitede çalışan akademisyenlerin maaşlarına yansımıyor. 

Üniversite öğrencileri, vakıf üniversitelerinde çalışan akademisyenler ve Avukat Yağız Timoçin’e vakıf üniversitelerine yönelik zammın boyutlarını ve zamların hukuki boyutlarını sorduk ve yanıtlarını aşağıda derledik. 


‘Zamlarla birlikte okulu bırakan, kredi çeken, iş arayan arkadaşlarımız oldu’

Doğuş Üniversitesi Hukuk Fakültesi 3’ncü sınıf öğrencisi Kıvılcım Çolak, üniversitenin zam taahhüdünü aştığını söyledi. Üniversitenin 2018-2020 yıllarında üniversite girişlerinde yüzde 5, 2021 girişlerinde ise %10 artışa ilişkin vaatlerde bulunduğunu söyleyen Çolak, “Zam vaadi birden aşıldı ve bir yılda % 300 zam yapıldı” dedi. 

Üniversitenin aldığı karara karşı çıktıklarını belirten Çolak şunları kaydetti:

“Zamlara karşı geçen sene yaptığımız eyleme ailem de katıldı. Kayıt yenilenmediğinde yapılan idari işlem yürütmesinin durdurulması ve iptali talebiyle de dava açtık. Okula 1 ay geç başlamış olduk fakat %5 yatırarak da derslere girilebildiğini göstermiş olduk. Zam açıklandığı zaman okulu bırakmak zorunda kalan arkadaşlarımız oldu. Eğitim ücretini ödemek için kredi çeken, iş arayan, koşuşturan arkadaşlarım var. Eylem yaptığımız süreçte de birçok arkadaşımız işten izin alarak eyleme katılıyordu.”

Apartman üniversitelerinde okumak istemiyoruz 

Biruni, Doğuş, Beykent, Aydın ve Üsküdar Üniversiteleri’nde de zamlara karşı eylem yapıldığını hatırlatan Çolak, “Tepkiliyiz çünkü yapılan zamlarla birlikte mütevelli heyeti başkanları, başkan yardımcıları ve kayyum rektörler ceplerine daha fazla para dolduruyorlar. Öğrenciye müşteri muamelesi yapıp her sene zamları arttırıyorlar. Unuttukları bir şey var, biz müşteri değil öğrenciyiz. Sadece eğitim değil barınma da büyük bir sorun. Ben şu an özel bir yutta kalıyorum. Geçensene 3 bin TL ödediğim odaya bu sene 7 bin TL ödüyorum.” diye konuştu. 

Zamların üniversitede çalışan işçilere yansımadığını belirten Çolak sözlerini şöyle sürdürdü:

“Vakıf üniversitesindeki akademisyenlerin ücretlerini devlet üniversitesindekilerle eşitlemeleri gerekirken bunu yapmıyorlar. Bilimi tekellerine alıp teknoparkları, üniversite bileşenlerinden kopuk, kendi çıkarları ve savaş sanayi doğrultusunda kullanıyorlar. Bizse üniversitelerin bilim yuvası olduğunu biliyoruz ve üniversitenin kendi bileşenleri tarafından yönetilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bunu sağlayabilmek için kararlı ve sürekli bir şekilde ortak mücadele yürütmemiz gerekiyor. Bununla birlikte üniversite sayıları her geçen gün artıyor. Niteliksiz apartman üniversitelerinde okumak istemiyoruz. Okul ücretlerine zamlar geliyor, kantin fiyatları sürekli artıyor, yurtlarda yaşamsal ve eğitim için gereken ihtiyaçlarımız sağlanmıyor. Vakıf üniversitesi öğrencisiyle devlet üniversitesi öğrencisinin sorunları yemekhane ücretinden eğitim ücretlerine bir noktada ortaklaşıyor fakat bunun anlaşılmasını engellemek için ellerinden gelen bütün saldırıları yapıyorlar.” 

Ocak ayında maaşıma hiç zam yapılmadı 

İstanbul’da bulunan iki farklı üniversitede çalışan E.A, vakıf üniversitelerinde akademik personel maaşlarının devlet üniversitesindeki personel maaşıyla eşit olması kararına uyulmadığının altını çizdi. Vakıf üniversitelerinde ücretlerin yatırılmasında düzensizlikler yaşandığını vurgulayan E.A, “Maaşıma Ocak ayında hiç zam yapılmadı. 2022 Temmuz’unda ne ücret alıyorsam hala aynı. Kriz ve ekonomik koşullar bahane edilerek maaşlara zamlar yapılmazken, maaşların sonradan telafi edileceği söyleniyor. Yüksek Öğretim Kurumu Vakıf Yükseköğretim Kurumları Raporu’nda vakıf üniversitelerine verilen gelirin çok az bir kısmı akademisyenlerin ücretlerine gidiyor. Kanunla sağlanan ‘eşit ücret’ hakkı gaspına devam edilmesiyle vakıf üniversitelerinin işleyiş düzeninde yer alan ilk ve en önemli madde olan ‘kâr amacı gütmeme’ maddesine uyulmuyor. Öğrencilere yapılan fahiş zamlar, akademisyen maaşlarındaki eşitsizlik, kötü çalışma koşulları ve vakıf üniversitelerinde özgür ortamın sağlanamaması bilimsel, nitelikli bir akademik çalışmanın, kamusal eğitim hakkının gasp edildiği kurumlara dönüştürüyor” ifadelerini kullandı. 

‘Öğrencilere fahiş zam yapanlarla bize hakkımızı vermeyenler aynı’ 

“Öğrencilerin öğretim ücretine fahiş zam yapanlarla bize hakkımızı vermeyenler aynı kişiler” ifadelerine yer veren E.A: “Bunu mümkün kılan aynı sistem, aynı kurumlar. Sorunlar birbirine benzedikçe öğrenci ve akademisyenler birbirini daha çok dinleyebiliyor, yaşananların merkezinde aynı sebeplerin olduğunu fark etmeye başlıyor” dedi.

Getiri götürü dengelenmeli

Avukat Yağız Timoçin ise üniversite yönetimlerinin taahhüt edilen zam oranlarına uymayarak dürüstlük ilkesini çiğnediklerini belirtirken vakıf üniversitelerinin kar amacı güdemeyeceğini dile getirdi. Timoçin, Vakıf Üniversitelerinde getiri götürünün birbirine denklenmesi gerektiğine dikkat çekti.

Vakıf üniversitelerinde artan eğitim ücretleriyle beraber barınma ve beslenme gibi birçok temel ihtiyaç da tehlike altına giriyor. Üniversitelerin mütevelli heyetleri ceplerini doldurdukça dolduruyor. Bu heyetler, bu güçlü aile şirketleri bu içi boşaltılan “bilim yuvaları”nın sahipleri bu kadar öğrenciyi mağdur etme, gelecekleri ile oynama hak ve yetkisini nereden buluyorlar? Hak ettiğimiz eğitimi almak için, parasız, bilimsel eğitim için birleşelim. Bize ulaşın, hep beraber çözelim.