Bugün, bu toprakların üzerinde, gökyüzü sakin ve yeryüzünde karmaşa büyürken, buradayız. İşte bu meydanlarda dövüşüyor, sokaklarda bağırıyoruz. Amfilerde meydan okuyor, koridorlarda koşuyoruz. Tezgah arkalarında bekliyor, atölyelerde seri üretiyoruz. Kafelerde-barlarda sabaha kadar, ofislerde-bürolarda geceye kadar işimizin başındayız. Fabrikalarda kaybettiğimiz elimiz, kolumuz, inşaatlarda yüksek katlardan yere çarpan bedenlerimizle işte burada; dağıtılmayı bekleyen kederimiz, körüklenmeyi bekleyen öfkemiz, diriltilmeyi bekleyen umudumuz, çoğalmayı bekleyen direncimizle buradayız! 1 Mayıs’a yürüyoruz.
Makinelerin kırıldığı ilk günden bu yana hakkını arayan bütün işçilerle bir kez daha buluşacağız. Fabrika önünde greve çıkanlarla, birikmiş aylığı için nöbet tutanlarla buluşacağız. Kendinin olanı geri almak için eyleme geçen işgalcilerle, cüretkarlarla, direnişçilerle buluşacağız. Emeğiyle geçinenlerin, devlet dairelerinden atılanların, yersiz yurtsuzlaştırılanların yersiz yurtsuz hareketini var etme çabasındayız. İzinsizlerin, izinsiz isyanlarının peşindeyiz. Bir kez daha buluşacağız gecekonduları yıkılanlarla, gecekonduya zorlananlarla, önce kente çağrılan sonra da kentin en dış mahallelerine atılanlarla.
Bu dünyanın zeminleri bizimdir, çünkü altında gencecik yaşta vurulanlar, biber gazında boğulanlar yatıyor. Bu dünyanın zeminlerinin üzerine medeniyetler inşa etme cüreti bizdedir çünkü siz bilmezsiniz taş üstüne tuğla koymayı, bilmezsiniz yolları süpürmeyi, bilmezsiniz sıralarda dirsek çürütmeyi, bildiklerini topluma götürmeyi; pazarlamadan, böbürlenmeden, mütevazı ve yüksek bir çabayla… Bizimdir zeminler, zeminlerin altında ve üstünde bulduklarımız, büyük heykellerin gölgesi, kalın ve yüksek sütunlar, pencereler, amfiler, madenler, kütüphaneler, camiler ve kiliseler bizimdir. Sizin bildiğiniz yandaşlık etmek, yalvarmak, yakınmak; bizim olanların üzerine yalnız bir süre daha konabilmek için bizim başkaldırdıklarımıza. Buluşacağız bir kez daha başkaldıranlarla. Kocaya, polise, devlete, patrona, erkekliğe başkaldırıp da “Hayır!” diyenlerle. Mart’ların başından Mayıs’ların başına Taksim’de olanlarla.
Bir kez daha! Daha önceki buluşmalarımızda en ince hesaplarımız kadar kaba ve yıkıcıydık, en üstünkörü planlarımız kadar ne yapacağımızı biliyorduk. 1 Mayıs’ı var ettik, büyük yürüyüşleri, mitingleri organize ettik. İktidarlarınızın tam karşısında yaptık bunları, devletlûlarınızı yetiştirdiğiniz okulların gizli odalarında, açık bahçelerinde, dar koridorlarında ve geniş amfilerinde… Yüzlerce yıllık devlet geleneğinizi işlediğiniz kapılara astık işgal pankatlarımızı. Haziran’ları yarattık, yakıcı sıcağımızla kavurduk pastırma yazlarınızı. Gezi’de, sandıkta, yolda, sokakta iktidarınıza karşı yürüdüğümüzü biz bazen unutuyoruz ama siz hiç unutamıyorsunuz. Çünkü iktidarınız şöyle bir titreyince, yaldızlarını hafifçe kazıyınca yapı işçileri, en büyük havalimanlarınızın kulelerine değil de konteynerlarınadönünce kameralar… Aynı düzen içinde iktidarınıza yönelen biri bile koltuklarınızdan birkaçına geçip şöyle bir bakınca masanın altına korkudan bağırmaya başlıyorsunuz. Yalnız Saraylardan ve Saraylılardan ibaret bir düzen kurmaya kalktığınız için dümdüz apartmanlardan ve apartman sakinlerinden bile korkmanızı anlıyoruz. Siz bir de evsizlerimizi, merdiven altındakileri, mesaiden eve dönemeyenlerimizi, geleceksizlik korkusu ve rekabetiyle her gece sabahlayanlarımızı görün! Korkun, çünkü bir kez daha buluşacağız 1 Mayıs’larda, Haziran İsyanı’nın Gezicileri ve 15-16 Haziran’ın yürüyüşçüleri. Flormar’ın direnişçi kadın işçileri ve 8 Mart’ın mor maskeli genç kadınları. Tekel’in karargahçıları, Yüksel’in kararlıları ve Cebeci’de cübbeleri çiğnenenlerin öğrencileri. KHK’lılar ve KYK borçluları, bir kez daha buluşacağız…
Gençlik, direnişlerin içinde aldığı pozisyonla, direnişlerle kurduğu samimi bağ ve gerçek dayanışmayla, direnişleri alıp kentlerin merkezine taşıyan ufkuyla bir kez buluştu tüm bu toplumsal kesimlerle. Üniversitesinde, mahallesinde neoliberalsaldırıya, AKP’ye, devlete ve sermayeye karşı kendi hayatını, emeğini, okulunu, evini, sözünü, afişini savunurken de seslendi, buluşmaya çağırdı. Bir kez daha buluşuyor şimdi 1 Mayıs’larda. Toplumsal politik taleplerimizin dağınıklığından kurtulmak, yan yana, omuz omuza durmak için buluşuyoruz. Taleplerimizi iktidarınızın karşısında cisimleştirmek için buluşuyoruz. Beklemeyeceğiz. Bize dur diyenlerin karşısında beklemeyeceğiz. Sizden karın tokluğuna yemek, birkaç lira burs, yarım yamalak ders, yandaş hoca beklemeyeceğiz. Bütün bunlar ve daha fazlası için, iktidarınızı elinizden alacak taleplerimizi toplumsallaştırmak üzere beklemek yok, gençliğin dinamizmiyle, yoksulluğumuzun yakıcılığıyla, iktidarınızı yıkacak programı yaratacak bütün güçlerle çıkıyoruz işte meydanlara! 1 Mayıs’lara, memleketin bütün meydanlarına, Gezi’ye, Taksim’e çıkıyoruz!
Gençlik Komiteleri’nin gençliğe, yoksullara, yıkıcılara çağrısıdır:
1 Mayıs bir anma değil, bayram değil, kutlama, seramoni, tören değil. 1 Mayıs, yoksullaştırılan, geleceksizleştirilen gençliğin, borçlandırılan, güvencesizleştirilen işçilerin, emekçilerin, bütün yoksulların mücadele günü. Siyasal iktidarı alaşağı edeceğiz, Sarayları dağıtacağız, bilincimizi ve yeteneklerimizi bileyecek, birleştireceğiz.
Genciz, yoksuluz, yıkacağız!
1 Mayıs’ta Gençlik Komiteleri’yle Taksim’e!