Gençlik mücadelesinin seyrinin çoğu zaman toplumsal mücadelenin ve sınıf savaşımının seyrine göre belirlendiğini söyleyebiliriz. Fakat bu iki mücadele alanı arasında kategorik bir ayrım yapamayacağımızı, bu mücadelelerin birbirlerini geliştiren ve dönüştüren bir ilişki içinde olduklarını gözlemleyebiliriz. Gerçekliği gözlemleyenler ve bu mücadelelerin ayrımsız birbirlerini dönüştüreceğini bilenler, bu mücadelelerin bugününü ve bağlarını bilmek durumundadırlar. Bu bakımdan bugün bir devrimci gençlik mücadelesini düşünmek ve bunun inşasına yönelmek aynı zamanda ülkede bir devrimci hareketi yaratmanın fikri temellerini ve pratik imkânlarını yaratmanın mücadelesi olduğunu söylemektir. Çünkü bugünü bilmek, bugünü yıkmak, yarını inşa etmektir.
Devrimci mücadelenin ivme kazandığı tarihsel uğraklara baktığımızda gördüğümüz; gençliğin teorik düzeydeki birikimi ve pratiği gününe yorumlayarak, eksik kaldığı noktalarda yeniyi üreterek devrimci harekete büyük katkılarda bulunduğudur. Gençlik, bu mücadele pratiğini çıkardığı noktada elbette salt iradesi ile bunu gerçekleştirmemiş, içinde bulunduğu somut koşullar da bunda etkin olmuştur. Somut durumu aşmaya dair ihtiyacının ortaya çıkmasıyla çözümün düzen içi bir yerde olmadığını görmüş ve mücadele pratiğini ortaya çıkarma cüretini göstermiştir. Bu açıdan Türkiye devrimci tarihindeki 71 kopuşu kritik bir değerlendirme noktası olacaktır. Dünya genelinde büyük yankı uyandıran 68 gençlik eylemleri, ulusal kurtuluş mücadeleleri, küresel çapta kapitalizmin sorgulanmasına ve alternatiflerin yaratılmasına dönük mücadelelerin ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Coğrafyamızda da fikir kulüpleri federasyonu ile başlayan gençliğin politizasyonu ve ülke gündemine ve geleceğine dair inisiyatif alıp doğrudan belirleyici olma iradesi, kendini ânın ihtiyaç ve tartışmaları üzerinden, iktidar karşıtlığını ve devrimciliği üretebildiği oranda Dev-Genç’i yaratabilmiştir. Yani küresel düzeydeki kapitalizmin krizinin ve kendi coğrafyasındaki sınıflar kombinasyonunun yaratmış olduğu sorunların etkilediği kitlelerin istek ve arzularına cevap verebilecek bir konumlanmış alarak devrimci hareketin içinden filizlenebileceği politik bir gücü ortaya çıkarmıştır.
71 kopuşu, gençlik hareketinin içerisinden gelerek, ânın devrimci ihtiyaçlarına cevap verebilen kadroların teorik ve pratik mücadelelerinin bir ürünüdür. Bu kopuş ise bize o zamanın devrimci ihtiyaçlarını yakalamayı öğretir, bugünün değil. İşte bu yüzden bugün gençlik dediğimizde ortaya çıkan apolitikliğin yahut geri çekilmişliğin ardında başka bir gerçek arıyoruz ve olduğunu biliyoruz. Bunun temel nedenlerinden biri olarak ise gençliğin ‘gelecek’ konumunu bugün yitirmiş ve ne yapacağı, nasıl yaşayacağı belli olmayan bir yerde olması olduğunu görüyoruz. Çünkü bugün Türkiye’de genç işsizlik oranı % 21 iken, %24’ü ne eğitimde ne de istihdamda yer alıyor. Çünkü eğitimden kaçış artık liseden başlıyor. Bunun sonucunda 120 binden fazla kontenjan açığı ortaya çıkıyor. Çünkü mezun olan öğrenci de zaten iş bulamayıp, en iyi ihtimalle bölümünden farķlı bir çalışma hayatına adım atıyor. Popüler kültür içinde var olanlar ise içinde yaşadığı boşluğu şarkılardan, dizilerden, farklı sosyal medya kanallarından karşılamaya çalışsa da bunun gerçek bir karşılığı olmuyor. Bütün bunların sonucunda da nihilizm ve popüler kültür içinde eriyor. Kendine yer bulamayan bu kesim bir yanı ile abilerin, ablaların reçetesine ihtiyaç duyarken, bir yanı ile de orayı da reddediyor ve kimsesiz kalıyor.
Tüm bunlara rağmen gençlik mücadeleye, yollar aramaya devam ediyor. Gezi direnişinin bu bağlamda oturduğu yere de bakmak gerekiyor. Gençliğin, yeni bir dille, yeni yöntemlerle kendini ifade ettiği bir deneyimdir Gezi Direnişi. Fakat bu üretim bugün çoğu sosyalist yapının da kabul ettiği gibi, hazırlıksız olan sosyalistlerin aşamadığı gelenekleriyle bu deneyimi kapsayamaması nedeniyle sonrasında kimi eleştirilere de muhtaçtı. Gençlik, Gezi Direnişi ile birlikte sosyalist odağa ‘küstü’ ve teorik-pratik süreci örmeye dair bir cüret gösteremedi. Bugüne sirayeti ise halihazırda sosyalizmin güncelliğini ‘yitirmiş’ olması dışında güven duymama ve odak olamama sorununu perçinleyerek gençliğin arayışından devrimciliği uzaklaştırması oldu.
Bizler gençlik olarak, bugün dünyayı yorumlamayı bırakıp değiştirmeye çalışmak gerekliliğini hatırlatıyor ve üstleniyoruz. Var olan devrimci tarihin ve külliyatın teorik-pratik birikimine bakarken bugünün teorik-pratik bilgisi olmadan bakmanın da anlamsızlığını biliyoruz. Devrimci pratiklerin ortaya çıkacağı yerlerin ise gençliğin çalıştığı kafeler, fabrikalar, oturduğu mahalleler, sokaklar, okuduğu liseler, üniversiteler özetle gençliğin olduğu bütün alanlarda oluşturduğu platformlar, komiteler, meclisler olabileceğini ve devrimcilerin buralarda olması gerektiğini söylüyoruz. Elbette bunu yaparken var olan ve var olacak devrimci gençlik, diğer bütün mücadele biçimlerinin yansımalarını taşıyacak fakat her zaman hakikatin bilgisi ile hareket edecek ve iktidar karşıtı araçlar üretecek. Bunun potansiyelleri ise siyasal ve ekonomik kriz ile ortaya çıkıyor. Gençlik Komiteleri olarak bizler, mücadelenin bütün bir gençliğe mal olabilmesi adına en temelde kendini ve kendi araçlarını üretme sorumluluğu ile hareket ediyoruz. Birilerinin reçetelerinde yazan ilaçların tedavülden kalktığını söyleyerek bunların geçersizliğini belirtiyor, tek çıkış yolunun kendi konumunun ve sorumluluğunun farkına varması olduğunu söylüyor ve gençliğin 71 kopuşundaki, Gezi’deki gibi yine geleceğini biliyoruz. Gençliği, kullanmayı en iyi bildiğimiz teknolojiyi silahlaştırmaya, en coşkun hallerimizle üretmeye, bir araya gelebildiğimiz -sosyal medya dahil- her türlü ilişki tarzını kullanarak bağ kurmaya, gerçekliğimizi gündemleştirmeye ve bugünü inşa etmeye çağırıyoruz. Gezi’de kurulanı hatırlıyoruz. Farklı bir yol: yarın değil, hemen şimdi diyoruz!