Son yıllarda ya işsizliğe ya da ucuz işçiliğe neden olan neoliberal saldırıların neticesinde gençlik mücadelesi örnekleri hâlâ zayıf da olsa artmakta, gençlerin üzerindeki baskı ve geleceksizlik endişesi her geçen gün biriken bir öfkede cisimleşmektedir. Bizler bu birikimin daha da yoğunlaştığı bu yılı Boğaziçi Kampüsü’nde açıp Ankara yolunda kapadık.
1 Ocak 2021’de Melih Bulu’nun Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü’ne kayyum atanmasına karşı yapılan protestolar birçok şehre ve üniversiteye yayıldı. Yüzlerce genç birbirimize kenetlenerek aynı barikat önünde, aynı öfkeyi paylaşarak mücadele ettik. Yüzlerce öğrenci gözaltına alınırken toplam 13 öğrenci tutuklandı, onlarcası ev hapsine mahkûm edildi. Yapılan gözaltı ve tutuklamalar caydırıcı niteliğini kaybederken bu koz alışılagelmiş bir şekilde kullanılmaya devam etse de üzerimizden yapılmaya çalışılan iftira ve kirli propaganda başarılı olmadı. Aylar süren direnişin ardından bir gece kararnamesiyle Cumhurbaşkanı tarafından atanan Melih Bulu 14 Temmuz 2021’de yine bir gece yarısı kararnamesiyle görevinden alındı. Yerine atanan kayyum Naci İnci, durumu protesto etmek için kayyumluğa sırtını dönen 16 akademisyene suç duyurusunda bulunurken Cumhurbaşkanının hedef göstermesi sonrası 2 öğrenci hakkında şikâyette bulunarak tutuklanmalarına sebep oldu. Bu, üniversitelerimize yapılan ne ilk ne de son saldırıydı. Yıllardır devam eden baskılar ve yaptırımlar eğitimin ticari bir faaliyete dönüşmesine neden olmuş, üniversitelerimize atanan kayyumlar üniversitelerin sermayenin ihtiyacına göre şekillenmesi görevini de devralmıştır. Sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda hareket edilmesiyle ve her öğrenci eyleminde devletin zor gücünü devreye sokmasıyla üniversitelerin özerkliğinden eser kalmadığı bir kez daha görülmüştür. Üniversiteler artık doğrudan sermayenin ve devletin yararı için bilgi, teknoloji ve emek gücü üreten kurumlar olarak çalışmaktadır. Bu yeni bir durum değildir. Ne var ki gençlik hareketinin önemli mevzilerinden biri olan üniversitelerde bir yandan saldırıların arttığı diğer yandan hem günbegün kötüleşen ekonomik koşulların hem salgın sürecinin hem de geleceksizliğin daha da kuşatıcı olduğu yeni bir döneme girildiği de kuşkusuz. Yeni dönemin tarihsel sürecin bir parçası ya da devamı olduğunu unutmadığımız ama içinden geçtiğimiz koşulların özgül yanlarını da görebildiğimiz ölçüde gençlik hareketini gerçek olanaklar üzerine inşa edebilmeyi başarabiliriz.
Hâlihazırdaki ekonomik-politik koşullar, bitmeyen sınavlar silsilesi, yaşam mücadelesi, paralı eğitim, işsizlik gibi olgular toplumsal ve sınıfsal saiklerle tesis edildiği için politikleşme yaşı da düşmüştür. Bu nedenler liseli gençliğin yaşadığı sorunlara henüz sistematik biçimde olmasa da politik düzlemde bakabilmelerinin koşullarını da beraberinde getirmiştir. Gençliğin huzursuzluğu kitleselleşmektedir. Sesini muhatabına duyurabilmek için sokak meydanlarında tutulan mikrofona samimi ve isyankâr bir tavırla seslenen, “geleceğimiz konusunda kaygılıyız”, “liselerde CİTÖK istiyoruz”, “pandemi döneminde yüz yüze sınav istemiyoruz”, “okulumuzun taşınmasını istemiyoruz” gibi farklı görünümlerle açığa çıkan huzursuzluk eskisinden daha fazla sokağa yansımaktadır. Bu huzursuzluğun bilgiye ve politik deneyime dayanan direnişçi bir hatta birikmesi tüm gençlik hareketi için hayatidir.
Bizler bu sene olduğu gibi bundan sonra da bize dayatılan ve hayatlarımızı tehdit eden sömürü ilişkilerine karşı, direnişin düzen tarafından engellendiği, irademizin yok sayıldığı temsiliyetin karşısında yer almaya, bu düzen ve sınırlarımızda düzenin temsilcisi olan AKP’ye karşı mücadele etmeye devam edeceğiz. Bu mücadele örneklerinden birini uzun bir aranın ardından okulların yüz yüze eğitime açılmasıyla okuduğumuz şehirlere döndüğümüzde yaşadık. Milyonlarca üniversite öğrencisi olarak üniversitelerimize döner dönmez ilk karşılaştığımız şey, yüksek ev ve yurt fiyatları oldu. Yurt bulamayan, kiralar nedeniyle ev tutamayan gençler olarak ‘barınamıyoruz’ diyerek 19 Eylül 2021’de parklarda sabahlamaya başladık. Tek bir yerde yaptığımız bu eylem birkaç gün içerisinde onlarca şehre yayıldı. Boğaziçi Direnişi’nde olduğu gibi bu eylemlerin de kriminalize etme çabalarıyla engellenmeye çalışılmasına karşın biz bu çabayı doğru yolda olduğumuzu gösteren bir pusula saydık. 12 Aralık’ta Ankara’da bütçe görüşmeleri yapılıyorken bütçenin hesabını sormak için farklı şehirlerden yola çıkan onlarca genç olarak Ankara girişinde gözaltına alındık. Bizler bu eylemde sadece barınma problemi çeken gençlerin değil AKP’ye öfkeli her kesimin itirazını seslendirdik.
2021 gençliğin sesini her alanda duyurmaya çalıştığı, bizleri görmezden gelemeyeceklerini biraz daha güçlü biçimde gösterdiğimiz bir yıldı. Gücümüzü daha etkin biçimde kullanabilmenin ve gösterebilmenin yolu ise daha çok çalışmaktan geçiyor. Okuyarak, deneyimleyerek, hatalarımızdan ve eksiklerimizden ders çıkararak yürümek ve büyümek zorundayız. 2022’de daha güçlü ve daha kararlı olmak için daha etkin ve daha kalabalık deneyimler geliştirebileceğimiz bir yoğunlaşmadan geri durmayacağız. Dipte mayalanan öfkeyi daha da büyüterek, gün yüzüne çıkararak sadece AKP’ye değil, AKP’nin temsil ettiği sermaye düzenine karşı işçilerin, borçluların, yoksulların, işsizlerin, barınamayanların, geleceksizlerin gücünü devrimcileştirecek her türlü olanağı gençliğin birliğiyle geliştireceğiz.