Komünizmin ve hakikatin kurucu gücü olarak gençlik – Komite Dergisi

“Hakikati anlatmak, birlikte hakikate varmak komünist ve devrimci bir edimdir” (Gramsci).

Bu en kadim sorun, bu en çetin yürüyüş, bin yıllardır insanlığın ve doğanın geleceğini belirliyor: Hakikati bilmek ve hakikati gerçekleştirmek. İnsan varoldukça sürecek özsel bir çaba bu. Zira “Marx’ın teorisince çizilen yolu izleyerek nesnel doğruya (yine de onu hiçbir zaman tüketmeksizin) gitgide daha çok yaklaşıyoruz” (Lenin). Öyleyse özgürleşmenin en temel koşullarından birisi, hakikate yani gerçekliği tesis eden unsurların ve bağlantıların nesnel bilgisine ulaşmaktır ki hakikate varmak ve hakikati gerçekleştirmek ancak başkalarıyla birlik içinde olasıdır. Özgürlük mücadelesinin temelinde bu olanak yatar.

Özgürlük mücadelesinin parçası olma erdemine ortak olanlar ve bu uğurda bedel ödeyenler, özgürlük ateşini her seferinde biraz daha yükselterek kendilerinden sonrakilere devrediyorlar. Peki, nedir insanları hayatları pahasına coşkuyla ve neşeyle bu yolda yürümeye iten güç? Adı konulmuş olsun ya da olmasın; tüm sömürü ilişkilerinin, tüm sınıfların ve devletlerin ortadan kalktığı, herkesin özgürce toplumsal yaşamın kuruluşuna katıldığı, kimsenin kimseye hükmetmediği, her ihtiyacın ortak bir çabayla karşılandığı ve herkesin zamanını özgürce bilimle, felsefeyle, sporla, sanatla geçirdiği ve herkesin toplumsal ve doğal varoluşunu neşeyle gerçekleştirdiği bir varoluş tarzının ifadesi olan “gerçek hareket ve insanın kendine dönüşü olarak komünizm”den bahsediyoruz. Ancak bu gerçek hareket bizi belli sınıflara ve sıfatlara mahkûm eden kimliklerden kurtararak doğamızı gerçekleştirebileceğimiz “evrensel tarihin” gerçek bir öznesi haline getirebilir.

Milyonları sürekli hırs, rekabet, iş ve kölelik peşinde koşturan kapitalizmin yarattığı nihilizmin en büyük düşmanıdır komünizm. Çünkü kapitalizmin nihilizmine karşı yaşamın, dayanışmanın, dostluğun değerli, özgürlüğün ise en büyük erdem olduğunu ve ancak herkes özgürse yaşamın güzel olacağını gösterecek olan komünizmdir. Ve bu erdemin ve güzelliğin üzerinde yükseleceği temel, “insanlığın yarattığı bütün hazinelerin bilgisi”dir (Lenin). İşte Gramsci ve Marx’ın hakikat, Lenin’in ise nesnel doğru dediği bu bilgi, en çok da gençliğin elinde, gençliğin coşkusunun içinden büyüyerek toplumu kuşatacak ve özgürleştirecektir. Bu nedenle de “komünist bir toplum yaratma güncel göreviyle karşı karşıya kalacak olan gençliktir” (Lenin). Ama neden kapitalizmin yıkıcılığının, nihilizminin, pespayeliğinin bunca hüküm sürdüğü yerde komünizm bir olanak olarak bu kadar az konuşuluyor? Neden tüm sınıfların ortadan kalktığı ve tüm ihtiyaçların herkes tarafından kolektif olarak karşılandığı ve bu nedenle de herkesin zamanını özgürce kullandığı bir üretim ve toplumsal ilişki tarzı olarak komünizm arzu edilebilir bir toplumsal sistem olarak görülmüyor? Neden insanlar özgürlükten “herkesin herkese karşı savaşı”nı (Hobbes) anlıyor ve herkesin özgür olmasından korkuluyor? Neden insanlar “sanki kurtuluşları için savaşıyormuşçasına, köleleşmek için savaşırlar” (Spinoza)? Kuşkusuz tüm bunların maddi ve ideolojik nedenleri var. Ama tam da bu olgular, devrim ve komünizm üzerine tekrar ve daha derinlemesine düşünmemizi zorunlu kılıyor.

Marx komünist devrimden “her bir bireyin özgürleşmesi, tarihin tamamıyla evrensel-tarihe dönüşmesi” olarak bahseder. Bu dönüşüm ise her bireyin hem toplumsal hem de doğal açıdan zengin etkinlikler ve ilişkiler içinde varoluşuyla gelişir ve derinleşir. Ve insan ne kadar farklı ve zengin ilişki tarzı geliştirirse “ancak bu yolla çeşitli ulusal ve yerel engellerden kurtulacak, (entelektüel üretim de dâhil olmak üzere) bütün dünyanın üretimiyle pratik ilişki içine girecek, tüm yeryüzünün bu her yönlü üretiminden (insanın yaratımları) yararlanma yeteneğine kavuşacak konuma gelecektir. Bireylerin evrensel-tarihsel el birliğinin ilk doğal biçimi olan her bakımdan bağımlılığı, bu komünist devrim yoluyla, insanların birbirleriyle etkileşimlerinden doğan, bugüne kadar kendilerine tamamen yabancı görüp korktukları ve boyun eğdikleri güçler üzerindeki denetime ve bilinçli egemenliğe dönüşecektir” (Marx). Öyleyse herkesin sahip olduğu varoluş gücünü özgürce geliştireceği, toplumsal ve doğal varoluşunu özgürce gerçekleştirdiği ve bunu kapitalizmin yaptığı gibi doğayla karşıtlık içinde değil bilakis insanın doğayı varlığının ve gücünün dayanağı olarak görerek yaptığı “gerçek hareket olarak komünizm”, tüm insanlık ve sömürü tarihi üzerinde yükselecektir. Ve o zaman “geçmiş bugüne değil şimdi geçmişe hükmedecektir”. Bunun maddi koşulları ise tüm insanlığın ortak gücü ve birikimi olan maddi üretimin, toplumsal birlik ve toplumsal özgürlük için ve elbette ki ekolojik bir varoluş tarzıyla kullanılmasından geçecektir. İşte devrimci gençliğin en büyük görevi de gerçek mutluluğun kaynağı da, kapitalizmin yarattığı sömürü düzenini, yoksulluğu, nihilizmi, doğa düşmanlığını ifşa etmek ve onu yıkacak gücü ve birliği inşa etmektir. Özgürlüğün ortak bir değer olduğunu ve özgürlüğün ancak toplumla ve doğayla birliğimiz üzerinden kurulabileceğini göstermek için çabalamak, devrimci gençliğin varlık nedenidir.