#GençlikKonferansı Sonuç Metni

Okurken çalışmak zorunda kalan, burssuz, borçlu, kayyım baskısıyla üniversitede varlığını sürdüren, insanlık dışı KYK şartlarında yaşamaya mahkum edilen, sermayenin kıskacında meslek liselerinde sömürülen ve öldürülen, yurt asansörlerinde katledilen gençler olarak bu kuşatmaya karşı gençliğin gelecek mücadelesini örmek için 3 Mart Pazar günü Şişli Nazım Hikmet Kültür Evi’nde “kuşağımızın isyanını yaratalım” çağrısıyla bir araya geldik.

Düşmanımızı tanıyor, bu neoliberal projenin daha sömürülebilir bir gençlik yaratma çabasına karşı mücadele etmenin yolunun fiili, kitlesel, militan, devrimci gençlik hareketini yaratmaktan geçtiğini söylüyoruz.

Gençlik Konferansı’nda arkadaşlarımız tarafından sunulan sunumlar ve ardından gerçekleştirdiğimiz forum ışığında sonuç metnimizi duyuruyoruz:

Nasıl bir dünyada yaşıyoruz? 

Neoliberal sermaye birikim modelinin tüm dünyaya yayıldığı, egemen olduğu bir dünyanın içinde yaşıyoruz.Bu model öncesinde, kapitalizm içerisinden sömürgeler, emperyalizmler, faşizmler ve iki büyük dünya savaşı çıkarmıştı. 

Neoliberalizm esas olarak kapitalizmin toplumsal düzeyde yarattığı ve düzenin rayından çıkmasına neden olacak çoğu sorunu küresel güneye yollama girişimidir. Böylesi bir girişim NATO, IMF, Dünya Bankası gibi emperyalizmin siyasi, askeri ve ekonomik kurumlarından süzülerek gelen, tüm dünya burjuvazisinde karşılık bulan, beklenti yaratan, güçlenmiş işçi sınıfını yenilgiye uğratma, askeri darbeler örgütleme, üniversiteden sokağa, yurtlarımızdan burslarımıza tüm yaşamı sermayenin gereksinimlerine uygun olarak yeniden düzenlemek için yaratılmış bir yönetme stratejisidir. 

Savaşlar bizim coğrafyalarımızdadır, yoğun sömürüler, ‘diktatörlükler’, katliamlar ve cehenneme dönüşmüş fabrikalar, atölyeler, madenler, talan edilen doğa, yakıp yıkılan ormanlar ve ailelerimizin birikimini sömüren, mezun olduğumuzda bizi güvencesiz, geleceksiz bir yaşama atan üniversiteler. Hepsi buradadır ve bizimledir.

Niteliksiz, güvencesiz KYK Yurtlarının ardındaki “KYK Yurt Yönetmeliği” adıyla anılan darbe yönetmeliğine karşı mücadele edeceğimizi duyuruyoruz:

İki yıl önce Barınamıyoruz Hareketi aracılığıyla başladığımız ve sürdürdüğümüz mücadelemizde bu yıl yeni kampanya dönemimizi duyurmamızın ardından, bu sorunun çözülebileceğini bizzat muhataplara giderek sorumlulara bütçeleriyle, olanaklarıyla barınma sorununa nasıl müdahale edebileceklerini uzun uzun anlattık, taleplerimizi sunduk.

Öğrencilerin barınma sorununun yeni yurt inşa etmeden, öğrencilerin nitelikli barınma hakkı göz ardı edilerek, odaların kapasitelerini ranza sistemiyle arttırmaya çalışarak çözülemeyeceğini aksine bunun birçok sorunun asıl sebebi olduğunu dile getirdik.

Sadece oda kapasitesiyle kalmayıp yurtta kalan öğrenciye gösterilen muamele konusunda da koğuş mantığı işletmeye elverişli olan, biz gençleri terbiye etmek için araç olarak kullandıkları KYK yönetmeliği sayesinde yaşadığımız sorunları dile getirmek bir yana dursun 3 kişi yan yana gelsek dahi cezalandırılmakla tehdit ediliyoruz. 

‘İffetli’ görünmek, afiş asmak, eylem yapmak gibi yasaklarla dolu yönetmelik, müdürün insiyatifiyle gerekçe gösterilmeden bir öğrencinin barınma hakkının elinden alınmasına ön ayak olabiliyor. En temel demokratik haklarımızın tanınmadığı, ucu alabildiğine açık, şaşırtmayacak, 80 darbesinden kalma bu yönetmeliği ortadan kaldırmak için yurt  yurt, oda oda mücadele ağı öreceğimizi duyuruyoruz. Her yurtta bir temsilci ve yurt komisyonlarıyla yurtların özel sorunlarına ve tüm komisyonların temsilcilerin birliğiyle genel sorunlara çözüm bulacağımız bir dönemi başlatıyoruz.

Öğrenci evlerinde barınamayanlar: “Kentsel Dönüşüm Yasası” ile birlikte sokakta bırakılacak kiracı her bir genci kapsayacak bir çalışma yürüteceğimizi duyuruyoruz:

Bugün biz gençler kendi ailelerimizden daha mülksüz daha geleceksiziz. Neoliberal modelin uzun yıllardır sürdürdüğü mülksüzleştirme politikalarının bir ürünü olarak Kentsel Dönüşüm Yasası, yani, 6306 sayılı kanun, bugün yalnızca sermayenin ve devletin kentin içindeki mülkiyete müdahalesi olmayıp aynı zamanda mülksüzleştirme saldırısını gençlere, üniversitelilere, bizlere taşıma, mevcut borçlanma ve gençleri sermaye karşısında  güçsüzleştirme hamlesidir.

Biz kiracı gençleri düşük bütçeler ve fahiş kiralar sebebiyle daha güvensiz ve şehrin merkezinin dışına itecek, bizleri niteliksiz evlere mahkum bırakacak, sokağa atmakla karşı karşıya bırakacak bir kriz yine yeniden yaklaşıyor.

Biz gençler bu krizi görüyoruz. Onu karşılayacak bir hareketi yaratmak niyetiyle önümüzdeki dönem KYK Yurtları ile birlikte öğrenci evleri bazında öreceğimiz mücadeleyi bir sorumluluk olarak görüyor, seferber olacağımızın sözünü veriyoruz.

Lise Komiteleri’nin yeniden inşa sürecini duyuruyoruz: İşçilikle ve geleceksizlikle karşı karşıya olan liseli gençliğin bu kuşatmanın karşısında mücadelesini örmeye talip olduğumuzu ilan ediyoruz:

Bugün, meslek liselerinden anadolu liselerine, sermaye sınıfının çıkarları uğruna âdeta köle olarak yetiştirilen çocuklar; dünü, bugünü ve yarını çalınmış çocuklardır.

Sermaye sınıfı, meslek liseleri ve Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM’ler) aracılığıyla gençleri/çocukları işgücüne dönüştürerek ucuz emek taleplerini karşılıyor. Ancak, neoliberal politikanın bu işçileştirme stratejisi sadece ucuz işgücü sağlamakla da kalmıyor. Aynı zamanda gençlik özgün özellikleri nedeniyle toplumsal hareketlerin itici gücü olabilirken, devlet onu baskı altında tutabilmek için eğitim haklarını ellerinden alıp onları çocuk yaşta işçi haline getirerek, sisteme uygun bir gençlik modeli oluşturmayı amaçlıyor. Bu çerçevede devlet ve sermaye ittifakı, sadece gençleri değil, çocukları da bir meta olarak konumlandırmayı hedefliyor.

Sermayenin çıkarları uğruna çocukları ve gençleri ölüme göndermekten çekinmeyen bu düzeni değiştirmenin tek yolu örgütlü mücadeledir. Liselerde ve üniversitelerde eğitim hakları ellerinden alınan, genç yaşta çalışmaya zorlanan biz çocuklar ve gençler, bu düzene karşı bir araya gelip örgütlenmekten başka seçeneğe sahip değiliz. Sömürüyü, baskıyı ve ölümü reddetmek için birlikte hareket etmekten başka yolumuz yok.

Liseliler üzerindeki ablukayı yıkmaya, bu kuşatmayı yarıp geçmeye talibiz. Umut da mücadele de bizim gücümüz. Hayatta kalmaktan fazlasını yapacağımızı lise sıralarından da, yaşamı kuranlar olduğumuzu göstereceğiz.

Gençliğin Sesi Olabilmek İçin Yeni Bir Medya: Muhalif nitelendirilen medya da iktidar yanlısı ana akım medya da sus pus. Kuşağımızın sesini duyurmaya niyetliyiz.

Uyumsuzsan, sıkıntı çekiyorsan sorunu kendinde aratan, çiğ bir bireyselliği pompalayan, politik gerçeklikten uzak bir başarı, kariyer “geleceği” pazarlayan hayal tüccarı geleneksel ve yeni ana akım medyanın ablukası altındayız. 

Her gün yurtlarımızda çıkan niteliksiz yemeklerden toplu zehirlenme vakaları çıkana kadar, çocuk işçiler katledilenekadar bu medyada duyulamıyoruz. Gençliğin ana akım medyada sesinin duyulması için “münferit olayın” yaşanması gerekiyor. 

Biz gençlerin asli ve sürekli problemlerimize ve doğal olarak talepkar eylemliliklerimize bu medyada yer yok. 

İstanbul Üniversitesi’nde kapılarını sermayeye açan rektörlükten bizi KYK yurtlarında öldüren iktidara kadar gençliğin tüm sorunlarını ve direnişini birinci ağızdan duyuracak, ablukanın çatlaklarından sızan ve onu yıkmayı hedefleyen bir alternatif bir medya yaratacağız. 

Küresel Fabrika Küresel Cinayet: Ekonomik bağımlılığı ve çaresizliği artan, intihara sürüklenen ölümle burun buruna çalışmaya zorlanıp seçimden seçime hatırlanan gençliğin öfkesini örgütleyelim.

Biz gençler için çocukluktan teslimiyet güzellemeleriyle, tarikat-sermaye-devlet işbirliğiyle baskılayarak, sessizliğe gömülmeyi öğreterek tüm araçlarıyla kendi emellerine hizmet eden bir nesil dizayn ediyorlar.

Aile baskısı, devletin propaganda aygıtları ve bize dayatılan ulusal ekonomiye katkı adı altında var olduğumuz ilk andan itibaren işçileşmemiz aşılanıyor, staj adı altında meslek liselerinden üniversitesine kadar düzenle iç içe olmamız sağlanıyor. Çaresiz hissediyor, örgütsüzlüğümüz bize karşı bir silah olarak kullanılıyor. Her ne kadar fiili mücadelemize karşı geri eğilimlerimiz beslense de, mücadeleye giriştiğimizde karşımızda sadece sermaye devlerini değil devletin tüm propaganda ve zor aygıtlarını bulsak da, boş zamanımız binbir biçimle çalınmaya çalışılsa da Anadoludaki küresel fabrikanın her bir köşesinde tekil tekil mücadeleler, direnişler görüyoruz. Sayımız az, gücümüz sınırlı ancak yan yana geliyoruz. Gençliğin bu yan yana gelişlerine karşı düşmanlarımızın nasıl tedirgin olduğunu, bir servet transferi süreci yürüttüklerini görüyoruz. Bakıldığında durumumuz dağınık ve örgütsüz görülebilir ancak tekil tekil deneyimlerden öğreniyor, bu savaşta dostlarımızla sınıf kardeşlerimizle yan yana gelmeye devam ediyoruz. Bir abluka içerisindeyiz ve bu ablukayı dağıtmaya, özgürlüğün ateşini devralmaya niyetliyiz. 

Bu sermaye ve devlet ablukasında gençlerin sesini yükseltecek güçlü bir isyanı harlamayı gerekli görüyoruz. Rıza yaratmaya çalışılan bu gerçekliğe karşı hep birlikte bir güç olmaya çağırıyoruz. Biz elimizi taşın altına koyuyoruz.

Üniversitelerin asli sahipleri biziz.

Her ile en az bir üniversite politikasıyla açılan, eğitimi niteliksiz üniversiteler sermaye sınıfının karına hizmet ediyor. Üniversiteye giden gençlerin aile birikimleri sömürülüyor, gençler işçileşiyor. Eğitim öğretim süreci ve çalışma hayatı arasında sürüklenen gençleri mezun olunca da işsizlik karşılıyor.

Bu süreç devletin ekonomik politikaları ve kapitalizmin ihtiyaçları doğrultusunda ilerliyor. Konuyla ilgili rahatsızlıklarını dile getiren gençleri baskı yöntemleriyle sindirmeye yönelik harekete geçiliyor. Örnek vermek gerekirse geçen sene çıkarılan YÖK kanunun tek amacı olası bir öğrenci hareketinin önünü kesmek. Hukuku keyfine göre şekillendiren güçlerin karşısında gençlik olarak mücadelemizle söz sahibi olma yolunda ilerleyeceğimiz bir alan yaratmalıyız.

Üniversiteden sokağa anti emperyalizmin, gençliğin gücünün, dokunulmazlığının, bağımsız siyasetinin ve özgürlüğünün sağlanmasının gençliğin örgütlenmesiyle artacağını biliyoruz ve buna karşı üniversite içerisinde araçlarımızla mücadelemizi sürdüreceğimiziduyuruyoruz.

Çağrımız

Neoliberalizm kıskacında üniversitelerimizin içinin boşaltıldığını her gün görüyoruz ve deneyimliyoruz. 

İktidar; kayyım rektörlerin baskı politikalarıyla, atılan akademisyenlerle, kampüsleri sermayeye açma projeleriyle, öğrenciyi nitelikli yemek ve barınma, ulaşım haklarından mahrum bırakarak gençliği ve üniversiteleri etkisiz hale getiriyor. Bugün üniversiteleri tamamıyla sistemin ihtiyaçları şekillendiriyor. Üniversite, sermaye için ucuz ve nitelikli kadro üretim merkezleri olmuştur.

Üniversitelerden yurtlara binler oluyoruz, zaman zaman azalıp artarken biz gençler bu kuşağın isyanının zeminlerini görüyoruz. Biz binlerce, milyonlarca genç artık bir araya gelerek iktidarından sermayesine, kayyum rektöründen yurt müdürüne herkesi sarsacak, gençliğin gücünü hatırlatacak, kuşağımızın isyanını yaratacağız.