Saray, Oteller ve Boş Evler Düzenine Karşı; Evsiz Depremzedeler ve Yurtsuz Öğrenciler – Gizem Özdemir

11 Şubat günü Erdoğan’ın açıklamasıyla KYK yurtları boşaltıldı, 850 bin depremzedenin yurtlara yerleştirileceği duyuruldu. Yurtların telaşla boşaltılmasıyla bir gecede yurtsuz kalan, eşyaları çöp poşetlerine doldurulan, yol parası olmadığı için eşyalarını teslim alamayan öğrenciler online eğitime de mahkum edilmiş oldu. Sürecin başından bu yana her açıklamanın muğlak olması sebebiyle ne yapması gerektiğini bilemeyen öğrenciler çeşitli ve sonu gelmez mağduriyetler yaşamaya başladı. Evi olanlar ya boş eve kira vermeye devam etti ya da evini boşaltıp olası bir yüz yüze eğitim kararında evsiz kalma riskini aldı. 1250 TL burs, bu süreçte tek bir bilet fiyatını ancak karşıladı. Depremzede öğrenciler, online eğitim için gerekli materyallere sahip olmayan öğrenciler, aile evine döndüğünde psikolojik veya fiziksel şiddete uğrayacak öğrenciler, çalışan ve işini bırakmak zorunda kalan öğrenciler düşünülmedi. Devlet depremzedeleri de öğrencileri de görmedi, duymadı. Depremin ilk gününden bu yana depremzedelerle dayanışan öğrenciler kendi sorunlarıyla baş edemez hale geldi, dayanışmamıza ket vuruldu. Yine de öğrencilerin hem kendi sorununu hem de depremzedelerin barınma sorununu çözecek bir talepleri vardı: “Yurtları değil, otelleri aç!” Öğrenciler bu karara sadece kendileri için değil depremzedeler için de karşı çıktı. KYK yurtlarının böceğini, kılını, pisliğini, yurt güvenliğini, müdürünü, 8 kişilik odaları, yüzlerce kişinin ortak kullandığı tuvaletleri bilenler, nitelikli barınma alanları olmayan KYK yurtlarına depremzedelerin yerleştirilmesini istemedi. Boş konutların, otellerin depremzedelere açılması talebini ısrarla tekrarladı. Yurtların boşaltılmasının üzerinden 1,5 ay geçti. 1,5 ayın sonunda KYK yurt kapasitesinin %80’i aşkını boş, kapalı veya nöbetçi yurt olarak kullanılıyor durumda. Bir mağduriyeti başka bir mağduriyetle çözemezsiniz diyorduk, onu da beceremediler. Geldiğimiz noktada hiçbir sorunun çözülmediğini her geçen gün mağduriyetlerin çığ gibi büyüdüğünü görüyoruz.

22 Mart günü Erdoğan, yaptığı açıklamada “Online sistemle biraz daha devam edelim çünkü yurtlar çok işimizi görüyor” dedi. Kasapoğlu’nun açıkladığı veriden biliyoruz ki (850 bin kapasitenin 160 binine depremzedeler yerleştirildi.) yurtların öğrencilere kapatılmasının depremzedelerin barınma sorununun çözülmesine dair sonuç vermediği aşikar. Çadır bulamayan, çadırı su basan, içme suyu arayan depremzedelerin, aile evinde odası olmayan, bilgisayarı olmayan, ekonomik koşulları yetersiz olan milyonların online eğitime katılımı mümkün değil. Katılabilen nispeten şanslı öğrencilerin de nitelikli eğitim alabilmesi mümkün değil. Hem eğitim hakkı hem barınma hakkı elinden alınan öğrenciler bu mağduriyetlerinin bir karşılığı olmadığını da boş duran yurtlarında görüyorlar. Peki üniversiteler bunlara rağmen neden inatla açılmıyor? 11 ili etkileyen Maraş merkezli depremin ardından yüz binlerce insan diri diri gömüldü, felaket üzerine felaketler yaşandı ve halkın halinden yine halk anladı. Tribünlerden, sokaklara hükümet istifa sloganları yankılanmaya başladı. İktidar biliyor ki gençlik kampüslerinde bu talepleri büyütecek, depremzedelerin sesi olmaya devam edecek. Bu korkuyla talepleri karşılama konusunda çekinceli ve çekinceleri yersiz değil. Fakat inatları yersiz çünkü ister kampüsleri açsınlar ister açmasınlar; ilk gözden çıkarılan, eğitim ve barınma hakkı gasp edilen gençlik sözünü sokaktan kampüslere, her yerde söylemeye devam edecek. İktidar ilk günden bu yana kör, sağır ve dilsiz. Gençler de ilk günden bu yana öfkeli ve dirençli. Görmemek için kafanızı çevirdiğiniz yerde olacağız, duymamak için kulaklarınızı tıkadığınızda inadına bağıracağız. Hakkımızda değil fazlasında gözümüz var. Hem depremzedelerin hem öğrencilerin sorunlarını çözeceksiniz!