Bartın-Amasra Katliamı’na neden kaza veya kader denemez?

Bugün, Bartın Türkiye Taş Kömürü Kurumu’nda grizu patlaması meydana geldi. Arama kurtarma çalışmalarından çıkarılan 36 işçiden 25’i ölü, en az 51 işçi göçük altında. Tüm maden işçilerinin, yakınlarının, işçi sınıfının ve halkımızın başı sağolsun. Bu katliamın hikayesini derledik.

Bartın’daki bu maden ocağında, 2019’da 190, 2020’de 164 kaza meydana gelmiş. Bu bile tek başına burada yüksek tedbirler alınması gerektiği, ve bunlar alınmadan, hiçbir işçinin burnunun kanamayacağının güvencesi verilmeden çalışmaya devam edilmemesi gerektiğini gösteriyor.

Aynı zamanda Sayıştay’ın denetim raporları var. 2019 yılındaki raporda, üretim derinliğinin -300’e ulaştığını söylüyor ve ekliyor, “Bu derinleşme ani gaz degajı ve grizu patlaması gibi ciddi kaza risklerinin artmasına neden olmaktadır.”

Yine 2017’deki raporda ocağın “ana havalandırması tersine çalıştırılabilecek nitelikte değildir” deniliyor ve iş güvenliği ekipmanlarının yeterli olmadığı vurgulanıyor. Bunlardan ötürü işletmeye, indirimle 109 bin TL olan 146 bin TL’lik para cezası kesiliyor.

Tüm bunların yanında, daha dokuz gün önce Sayıştay Başkanlığı, sürekli olarak patlamanın meydana geldiği maden ocağında incelemelerde bulunuyor. Bütün bunlara rağmen, üretimin durdurulması gerekliliği aşikarken, karın sürekliliği uğruna işçileri sefil, güvensiz, ölümcül köle koşullarında çalıştırmaya devam ediyorlar. Bu katliam değil de nedir?

Bu sıralar ise televizyon programlarında, işçi düşmanı profesörler “Bartın’daki maden kaliteli, dolayısıyla metan birikmesi çok normal” gibi sözler sarf ederek katliamın yardakçılığını yapıyor, açıkça yalan söylüyorlar. En düşük satılabilirlik Amasra madeninin, yani kalitesiz.

Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) eski genel müdürü Şerafettin Üstünkol da “Amasra’da kaliteli maden çıkmaz, dolayısıyla grizu patlaması için böyle bir metan birikmesi çok zor. Dolayısıyla bu patlama olduğuna göre yeterli kontrolün yapılmadığı anlamına gelir.” diyor.

Katliamı, yardakçı yalanlarını konuştuk. Katillere gelelim. TTK Genel Müdürü Kazım Eroğlu, Kozlu’da 2013’de meydana gelen ve 8 işçinin öldüğü katliamda, maden ocağının işletme müdürüydü ve katliamın baş sorumlusu olarak yargılandı.

Yargılama devam ederken TTK Genel Müdürlüğüne terfi ettirildi, ardından yargılanması bitti ve 4 yıl ceza aldı. Bu cezası önce indirildi ve sonra para cezasına çevrildi. Yani Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun başı halihazırda bir katildi, katletmeye devam ediyor.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez ise, 24 gün önce Bartın maden ocağını ziyaret etmiş ve ” (maden işçileri için) severek yapıyor. İnsan sevmeden o sahaya inemez çalışamaz.” Tehlike kapıda, bakansa işçilerin çalışmaya devam etmeleri için onları şevklendirme uğraşında.

TTK Genel Müdür vekili Ercan Gebeş de katliamcılardan. O da 2017’de Kozlu katliamında bu işin “fıtratından” bahsediyordu. Madenciliğe özgü bir “ölüm tehlikesi” olduğundan bahsediyordu. Şimdi yetki sendeydi Ercan, tüm göstergelere rağmen neden üretimi durdurmadın? Katilsin.

İki sene içindeki yüzlerce kaza ve sayıştay raporlarını umursamadan katliamın en yakın sorumlusu olan TTK Amasra Müessesesi Genel Müdürü Cihat Özdemir’in AKP ile olan bağları gözle görülür, ve tüm uyarılara inat önlem almamasına rağmen yerinden edilmemesini açıklar nitelikte.

Ve işin baş sorumlusu Recep Tayyip Erdoğan’ın Soma Katliamı sonrası yaptığı açıklama. “Bunlar olağan şeyler, fıtratında bu var!” diyen Erdoğan, işçileri sefil, güvensiz, ölümcül köle koşullarında çalıştırma politikasına o günden beri devam ediyor.

Ölen 25 işçi arkadaşımız, ağır yaralananlar, göçük altında kalanlar, ölenlerin ardında bıraktıkları aileler ve arkadaşlarının gözyaşlarının nedeni karını, çıkarlarını arttırmaya çalışanların düşmanlıklarıdır. Bu katliamın sorumlularını tanıyoruz, yakanıza yapışacağız!