Arkeolojinin feministi olur mu? – Merve Bektaş

*Dikkat! Bu yazı bilimsel bir yazıdır. 

Evet arkadaşlar bugün burada hurafeleri çürütmek için toplandık. Bu yüzden bu yazı biraz öfke dolu olacaktır. Yazıya başlamadan önce bilmeniz gereken tek şey bu yazının geleceğine dair kafası çok karışık olan, kendisini seçeneğim yok zannederken bir sürü seçenek arasında sıkışmış olarak bulan bir arkeolog adayı tarafından yazılıyor olduğu… 

Arkeolojinin beklenenden fazla tanımı var o yüzden buraya TDK’nin ya da herhangi bir arkeoloji kitabının 3 sayfalık tanımı yerine kendi tanımımı bırakıyorum.  

Arkeoloji en temelde geçmişte yaşamış insanları ve yarattıkları kültürleri inceleyen, inter disipliner bir bilim dalı. Aklınıza gelen ne varsa arkeolojisi yapılabilir. Bir kalemin, ağacın, evin, kedinin, betonun, rantın hatta şimdinin bile arkeolojisi yapılabilir. Tabi hepsinin yöntemleri farklı. Çok çeşitli arkeolojik kuram var ben bu yazıda arkeoloji alanında akademik olarak çalışma yapan birçok arkeoloğun bile, değil üzerine fikir üretmek hakkında hiçbir şey duymadığı bir konuyu ve hakkındaki hurafeleri  anlatacağım: Feminist Arkeoloji. 

2 yıl önce bir konu bulmam ve hakkında kaynak araştırması yapmam, tez kurallarına tamamen uyarak bir ödev hazırlamam gerekti. Ve bir kitapta feminist arkeoloji diye bir kuramla karşılaştım. Bu kuram hakkında çok fazla yayın yok, olanların da büyük bir kısmı İngilizce. Yardım için Twitter hesabımdan birkaç arkeoloji sayfasını etiketleyerek bana kaynak önermelerini istedim ve bir kullanıcı şöyle bir tweet attı; ‘’Feminist arkeoloji ne ya? Erkek kemiklerini yok mu ediyorsunuz kazıda?’’ Hurafe 1’imiz bu. Hurafe 1 tweetini atanın erkek olduğu gerçeğini de gözden kaçırmadan bilimsel bir açıklama yapmak isterim. Şunu hatırlatmakta yarar var; arkeoloji ‘’geçmişte yaşamış’’ insanların kültürleri ve yaşam şekliyle ilgileniyor. Çünkü günümüzdeki insanların yaşam koşullarına Instagram, Twitter, Facebook gibi yerlerden ulaşabiliyoruz. Neden? Çünkü yazı var, teknoloji gelişmiş, hayli enteresan tabi. Dönelim bilimsel açıklamamıza; herhangi bir iskeletin (bakın iskelet diyorum, ceset  farklı bir şey) cinsiyetini belirlemek için bir dizi işlemden geçmesi gerekiyor. Evet kadın ve erkek iskeletlerinde pelvis kısmından cinsiyet tayini yapılabiliyor ama bunu anlayabilmek için de bilimsel bir takım testler yapmak gerekiyor. Bu iskeleti bulan feminist, arkeolog arkadaşımızın tek bakışta cinsiyet tayini yapabilmesi için gözünde Hollywood filmlerindeki üstün teknoloji gözlüklerden olması lazım. Ve bunlar sadece filmlerde olur, üzgünüm… 

Hurafe 2; ‘’Tarihteki erkek varlığını silmeye mi çalışıyorsunuz?’’
Aynen, Thanos gibi parmak şıklatıp sizi başka boyuta ışınlayacağız sonra.  

Hurafe 3; ‘’Arkeolojiyi elinize yüzünüze bulaştırmadan hallettiniz, feministi kaldı.’’
Bakın bu savaş demek. Yıllardır üniversite kazılarında ve kurtarma kazılarında kadın arkeologlar çalışır, öğrenciler de imkan tanındıkça bu kazılarda yer alırlar. Genel işleyiş (üniversite kazılarında) şöyledir: olabildiğince erkek öğrenci kazıya katılır ki bütçe sıkıntısı olduğundan ekstradan iş yükü çıkartılmasın, ağır işleri erkekler yapsın. Geri kalan işleri de (çizim, envanterleme, restorasyon, tasnif etmek, tipoloji oluşturmak) kadın öğrenciler yapsın. Çünkü onlar narin birer prenses oldukları için ellerine çapa, mala, kazma, kürek alamazlar. Kurtarma kazılarında zaten işin çok büyük bir kısmını işçiler yaptığı için arkeologların tek görevi işçilerin denetlemek, buluntuların yerinde belgelenmesi sağlamak, güvenliğini almak vs.   

Yıllarca ‘’kadın toplayıcı erkek avcı’’ masalını dinledik. Bilimsel bir kanıtınız var mı beyler? Yok. Bu kanıya nasıl vardınız? Kadın çok daha narin, erkek çok daha güçlü(!), bu yüzden bundan başka teorimiz olmaz. İşte tam da bu aşamada olaya müdahale gerekir. Bu müdahale de tam olarak feminist arkeoloji kuramından geliyor. Şimdi tanım ve hurafelere darbe sırası; Feminist arkeoloji, bilginin üretim aşamasında eşit ve cinsiyetsiz bir bakış açısı kazandırmak için var olan bir kuramdır. 1970 ve 80’lerde değişen ve arkeolojiye el atan kadınlar tarafından geliştiriliyor. Hurafe 1 ve 2’deki gibi bilginin açığa çıkarıldığı (kazı) sırasında değil tam olarak var olan bilginin yorumlanması kısmında devreye giriyor. Hurafe 3’te devreye girense tam olarak feminizm. Erkekler yıllarca hem bilgi üretim aşamasında hem belgeleme sırasında hem de bilginin açığa çıkarıldığı kısımda kadınlara müdahale ettiler. Tam da bu yüzden hem gelişen feminist arkeoloji hem de büyüyen feminist hareket malayı toprağa vurmak yerine tam da erkeklerin kafasına vurdu.

Tüm o ‘’Kadın narindir.’’ safsatasının karşısına Amazon kadınlarını (arkeolojik kanıtlarıyla beraber), Poseidon’u yenerek Atina’nın koruyucu tanrıçası olan Athena’yı, Kybele kültünü koyuyoruz. Size bunlar mit gelebilir ama artık her kazı alanında Athena’lar, Atalante’ler, Kybele’ler ellerinde malaları, çapalarıyla sizi bekliyor.

Buyurun şimdi kim arkeoloji yapamıyormuş görelim…