ABD Başkanı Trump, 14 Şubat’ta “Nisan ayında havalar ısındığında, virüsün ölebildiğine dair tarihsel bir teori var” dedi. Ancak diğer hastalıklar hakkında bilinenler, COVID-19’un önümüzdeki birkaç hafta içinde aniden ortadan kalkacağı fikrine pek destek vermiyor. Science Dergisi’nde buna dair yayınlanan makaleyi Türkçe’ye çevirdik.
Kış gündönümünden 13 gün önce, bir aralık öğleden sonrası, altı erkek ve kadın Birleşik Krallık’taki Surrey Üniversitesi’ nin bir parçası olan Surrey Klinik Araştırma Tesisi’ nde gözden geçirildi. 16 farklı solunum virüsünü kontrol etmek için onların burunlarından örnek alındıktan sonra kendi sıcaklık ayarlı odalarına girdiler. Her biri 24 saatliğine loş ışıkta yarı oturur pozisyonda kaldı. Hemşireler, her kişinin kolundaki damara, bir tüpten akan kanın çeperlerdeki portallara kolayca örneklenmesini sağlayan, bir kanül yerleştirdiler. Altı denek dışkı ve idrarın toplandığı banyo molaları için zillere basabilirlerdi, ancak bunun dışında neredeyse karanlıkta yalnızdılar.
Bu insanların hiçbiri hasta değildi ve yılın en kısa günü yaklaşıyor olsa da onların ritüellerinin; pagan ayinleri, Noel zamanı gelenekleri veya her yıl Güneş’in yeniden doğuşunu kutlamak için yakındaki Stonehenge’de toplanan hippilerle bir alakası yoktu. Bunun yerine 2500 yıl önce Hipokrat ve Thucydides tarafından kabul edilmiş bir fenomenin araştırılması için Columbia Üniversitesi’nden bulaşıcı hastalıklar çevre bilimcisi Micaela Martinez tarafından yürütülen bir çalışmada bu gönüllü insanlar ücretli denek oldular: Birçok bulaşıcı hastalık spesifik mevsimlerde daha yaygındır. Martinez, “Bu çok eski bir soru ancak üzerinde yeterince çalışılmamış.” diyor.
Ayrıca COVID-19’un ortaya çıkması nedeniyle aniden daha acil hale gelen bir soru. Bazıları, şu anda dünya çapında 558.000*’den fazla kişiyi enfekte ederek hastalığa neden olan virüsün (SARS-CoV-2), dünya nüfusunun yaklaşık yarısının yaşadığı Kuzey Yarımküre’nin ılıman bölgelerine yaz geldiğinde gribi taklit ederek hafifleyeceğini ümit ediyor. ABD Başkanı Donald Trump da bu beklentiyi tekrar tekrar dile getirdi. Trump, 14 Şubat’ta “Nisan ayında havalar ısındığında, virüsün ölebildiğine dair tarihsel bir teori var” dedi. Ancak diğer hastalıklar hakkında bilinenler, COVID-19’un önümüzdeki birkaç hafta içinde aniden ortadan kalkacağı fikrine pek destek vermiyor.
Farklı hastalıkların farklı paternleri vardır. Bazıları kışın başında veya sonunda, bazılarıysa ilkbahar, yaz veya sonbaharda zirve yapar veya düşer. Bazı hastalıkların görüldüğü enleme (Bölgenin Ekvator’a olan açısal mesafesi) bağlı olarak farklı mevsimsel tepe noktaları (maksimum artışı yapma durumu) vardır ve hastalıkların çoğunluğunun mevsimsel bir döngüsü yoktur. Yani SARS-CoV-2’nin ilkbaharda davranışını değiştirip değiştirmeyeceğini hiç kimse bilmiyor. ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC)’nin COVID-19 sorumlusu Nancy Messonnier, 12 Şubat’ta yaptığı basın açıklamasında, “Bu hipoteze gereğinden fazla anlam yüklendiğine dikkat edilmesini isterim” dedi. Eğer SARS-CoV-2 mevsimlerden etkileniyorsa bile ilk yıldaki yayılım paternini değiştirip yayılmasını sürdürebilir. Çünkü insanlığın ona karşı bağışıklık geliştirme şansı olmadı.
Bilinen mevsimsel hastalıklar için bile takvim yılı boyunca neden arttıkları ve azaldıkları net değildir. Manchester Üniversitesi’nden kronobiyolog Andrew Loudon “Bu bir çalışma alanının en hoşlanılmayan kişisidir’’ diyor. Birkaç mevsim üzerine bir hipotezin araştırılması 2 veya 3 yıl sürebilir. ‘’Doktora sonrası araştırma görevlilerinin (postdocs) sadece bir adet deneyi tamamlayabilmesinin, kariyerlerini mahvedebileceğini’’ söylüyor. (Kısacası sistem yıllarca süren çalışmaların yapılmasını dolaylı olarak engellemiş oluyor.) Bu alan aynı zamanda kafa karıştırıcı değişkenlerle de boğuşmaktadır. Bill ve Melinda Gates Vakfı’nda aşı geliştirme ve gözetimini yöneten epidemiyolog Scott Dowell “Her türlü şey mevsimseldir, Noel alışverişi gibi” diyor. O, 2001 yılında Martinez’in şu anki çalışmasına ilham veren, çokça alıntı yapılan bir perspektifi kaleme aldı ve Dowell “yapay korelasyonlar (ilişkiler) tarafından yanıltılmak kolaydır” diye ekliyor.
Engellere rağmen, araştırmacılar çok sayıda teoriyi test ediyorlar. Birçoğu; patojen, çevre ve insan davranışı arasındaki ilişkilere odaklanıyor. Örneğin grip; nem, sıcaklık, insanların birbirine daha yakın durması veya beslenme alışkanlıkları ile D vitamini seviyesindeki değişimler gibi faktörler sebebiyle kışın daha fazla yayılıyor olabilir. Martinez, Dowell’in makalesinin ortaya koyduğu ancak test etmediği başka bir teori üzerinde çalışıyor: İnsan bağışıklık sistemi, vücudun ne kadar güneş ışığı alındığına bağlı olarak farklı enfeksiyonlara karşı daha dirençli veya duyarlı hale gelerek mevsimlerle değişebilir.
COVID-19’dan ne bekleneceği konusundaki acil sorudan öte, yılın belirli zamanlarında, bulaşıcı hastalıkların sınırlarını veya neyin bulaşmayı arttırdığını bilmek onları önlemenin veya tedavi etmenin yeni yollarını gösterebilir. Mevsimselliği anlamak; hastalık takibi, öngörüleri ve aşılama kampanyalarının zamanlaması hakkında da bilgi verebilir. Dowell, “Gribi yaz mevsiminde neyin bastırdığını bilseydik, bu sahip olduğumuz grip aşılarından çok daha etkili olurdu.” diyor.
Salgınların takvimi
Columbia Üniversitesi’nden Micaela Martinez tarafından hazırlanan 2018 tarihli bir makaleye göre, en az 68 bulaşıcı hastalık mevsimseldir. Fakat senkronize değildirler (eş zamanlı artıp azalmazlar) ve mevsimsel olmaları konuma göre değişiyor. ABD federal ve eyalet sağlık kayıtlarına dayanan bu grafikte her baloncuğun büyüklüğü, her ay meydana gelen yıllık vakaların yüzdesini temsil ediyor. (Veriler eski çünkü aşıların uygulanmasından sonra birçok hastalık -bazı durumlarda sıfıra kadar- düşmüştür)
Martinez, Alaska Güneydoğu Üniversitesi’nde henüz lisans öğrencisiyken halkalı kutup foklarını kovalama, cilt biyopsileri yapma ve onların günlük ve mevsimsel hareketlerini takip etme işleriyle ilgilenmeye başladı. Doktora çalışması sırasında, mevsimselliğe olan ilgisi aşıların ortaya çıkmasından önce, çok korkulan bir yaz hastalığı olan çocuk felcine kaydı. (Salgınlar genellikle viral yayılma ile neredeyse hiç ilgisi olmayan yüzme havuzlarının kapanmasına yol açtı.) Çocuk felci’nin mevsimler ile ilişkisi, onu diğer hastalıkların mevsimsellikleri hakkında da meraklandırdı. 2018 yılında PLOS Patojenler dergisinde, 68 hastalığın ve bunların kendine özgü döngülerinin yer aldığı Salgınların Takvimi’ni yayınladı.
Martinez, ekvator bölgelerinin dışında, solunum sinsityal virüsü (RSV) bir kış hastalığıdır, diye yazdı. Fakat suçiçeği ilkbaharda yükseliş gösteriyor. ABD’nin güneybatısında Rotavirüsü Aralık veya Ocak aylarında zirve yaparken, kuzeydoğusunda Nisan ve Mayıs aylarında zirveyi görür. Genital herpes (uçuk) ilkbahar ve yaz aylarında ülkenin her yerinde yükselirken, tetanoz yaz ortalarını tercih eder. Bel soğukluğu yaz ve sonbaharda çıkar ve Boğmaca hazirandan ekime kadar daha yüksek bir insidansa (yeni ortaya çıkan vaka sayısına) sahiptir. Sifiliz (Frengi) Çin’de kışın iyi seyreder ama Tifo temmuz ayında yükselir. Hepatit C kışın Hindistan’da, yazın veya baharda ise Mısır, Çin ve Meksika’da zirve yapar. Kuru mevsimler; Gine solucanı hastalığı, Nijerya’daki Lassa ateşi ve Brezilyadaki hepatit A ile bağlantılıdır.
Mevsimselliği anlamanın en kolay yolu, yağışlı mevsimlerde gelişip serpilen böceklerin yaydığı Afrika uyku hastalığı, Chikungunya, Dang Humması ve Nehir Körlüğü gibi hastalıklara bakmaktır. Diğer enfeksiyonların çoğunluğunda ise zamanlamanın çok az gerekçesi veya uyumu vardır. Pensilvanya Üniversitesi Perelman Tıp Fakültesi’nden emekli bir virolog Neal Nathanson, “Benim için gerçekten şaşırtıcı olan, aynı bölgenin aynı çevresinde yılın neredeyse her ayında zirve yapabilen bir virüs bulabilmeniz.” diyor. “Bunu düşündüğünüzde gerçekten çılgınca”. Nathanson’a göre bu varyasyon, mevsimsellikten ziyade, okula dönen çocuklar veya soğuk havalarda kapalı ortamlarda bir araya gelen insanlar gibi insan faaliyetlerini ön plana çıkarır. “Çoğu virüs çocuklar arasında bulaşır ve bu koşullar altında yine bu virüslerin çoğunun senkronize olmasını beklersiniz” diyor.
Nathanson, en azından virüsler için, onların insan vücudu dışındaki canlılıklarının daha önemli olabileceğinden şüphe duyuyor. Bazı virüslerin genetik materyali sadece bir kapsid proteini ile değil, aynı zamanda tipik olarak lipitlerden (yağlardan) yapılan ve zarf adı verilen bir zarla da paketlenir. Bu zar, enfeksiyon süreci esnasında konakçı hücrelerle etkileşime girer ve bağışıklık sistemi ataklarından kaçınmaya yardımcı olur. Zarflı virüsler daha kırılgandır ve olumsuz koşullara (örneğin yaz sıcağına ve kuraklığa) karşı daha savunmasızdır, diyor Nathanson.
Bilimsel Raporlar (Scientific Reports)’da yapılan 2018 araştırması bu fikri desteklemektedir. Edinburgh Üniversitesi’ndeki virolog Sandeep Ramalingam ve meslektaşları, tıbbi bakıma muhtaç bölgelerde yaşayan insanlardan aldıkları, 6,5 yıldan fazla süren 36.000’den fazla solunum örneğinde dokuz virüsün (bazıları zarflı, bazıları değil) mevsimler ile ilişkisini analiz ettiler. Ramalingam, “Zarflı virüslerin mevsimler ile ilişkisi çok, çok fazla belirgindir” diyor.
Hem solunum sinsityal virüsü (RSV) hem de insan metapnömovirüsünün, grip virüsü gibi bir zarfı vardır ve zirveyi kış aylarında yapmaktadırlar. Bu üç hastalığın hiçbiri de yılın üçte birinden fazlasında mecvut değildirler. Gribin (Nezlenin) en iyi bilinen nedeni olan rinovirüslerin ise zarfı yoktur ve -ironik bir şekilde- soğuk havayla özel bir ilişkisi de yoktur: Çalışma yılın %84,7’sinde aldıkları solunum örneklerinde gösterdi ki, çocukların yaz ve bahar tatilinden okula dönüşlerinde zirveye ulaşıyor. Başka bir soğuk virüs dizisi olan adenovirüslerin de zarfı yoktur ve yılın yarısı kadar zamanda vakaların mevcut olduğu benzer bir yapıları vardır.
Ramalingam’ın ekibi viral yoğunluk ve günlük hava değişiklikleri arasındaki ilişkiyi de inceledi. Hem Influenza ve hem de RSV 24 saatlik bir süre boyunca bağıl nemdeki değişim ortalamanın altındayken (yüzde 25’lik bir değişim) en iyi sonucu verdi. Nem keskin bir şekilde değiştiğinde “virüsün daha kırılgan olan bir lipid zarfı var” diyerek bitiriyor Ramalingam.
Columbia’da bir iklim jeofizikçisi olan Jeffrey Shaman en önemlisinin, havanın doygunluğa ne kadar yakın olduğunu ölçenin bağıl nem değil, belirli bir hava hacmindeki toplam su buharı miktarı olan mutlak nem olduğunu ileri sürüyor. 2010’da PLOS Biyoloji’de, Shaman ve Harvard’dan epidemiyolog Marc Lipsitch mutlak nemdeki düşüşlerin, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki grip salgınlarının başlangıcını bağıl nem veya sıcaklıktan daha iyi açıkladığını bildirdiler. Ve mutlak nem kışın keskin bir şekilde düşer çünkü soğuk hava daha az su buharı tutar.
Bununla birlikte, bazı virüslerin neden daha düşük mutlak nemi tercih edebileceği belirsizliğini korumaktadır. Shaman, virüs dış zarına etkiyerek, onun yaşayabilirliğini belirleyecek değişkenlerin ozmotik basınç, buharlaşma oranları ve pH’taki değişimlerin olabileceğini söylüyor. “Sadede gelirsek, bir cevabımız yok”
Zarflı bir virüs olan SARS-CoV-2, ilkbahar ve yaz aylarında mutlak ve bağıl nem tırmanırken kırılgan olacak mı? Diğer koronavirüs hastalıklarının en meşhurları Ağır Akut Solunum Sendromu (SARS) ve Orta Doğu Solunum Sendromu (MERS) hiçbir ipucu sunmamaktadır. SARS 2002’nin sonlarında ortaya çıktı ve 2003 yazında yoğun çabalar sonucu insan popülasyonunun dışına itildi. MERS, develerden insanlara sporadik (arada sırada meydana gelerek, kendiliğinden) bulaşır ve hastanelerde salgına neden olur. Ancak asla COVID-19 gibi insandan insana bulaşmaz. Her iki virüs de mevsimsel bir döngünün ortaya çıkması için yeterince geniş bir ölçekte yayılmamıştır.
‘’Gribi yaz aylarında neyin baskıladığını bilseydik sahip olduğumuz grip aşılarından daha etkili olurdu.’’
Scott Dowell, Bill ve Melinda Gates Vakfı
Grip ve diğer solunum yolu hastalıklarına neden olan dört insan koronavirüsü (OC43, HKU1, NL63 ve 229E) bu konuda daha açıklayıcıdır. Bunların üçünün yaz mevsiminde az sayıda veya hiç var olmadığı “belirgin kış mevsimselliği” vardır: Edinburgh Üniversitesi’nden moleküler biyolog Kate Templeton tarafından 2006 ve 2009 yılları arasında toplanan 11,661 solunum örneğinin 2010’da yapılan analizinde sonuçlandırılmıştır. Bu 3 virüs aslında grip gibi davranır.
Bu COVID-19’un da aynı şekilde etkileneceği anlamına gelmez. Virüs sıcak ve nemli iklimlerde apaçık yayılabiliyor: Singapur’un 732*’den fazla vakası var. Bu hafta önbaskıda yayınlanan iki yeni makale zıt sonuçlara varıyor. Lipstich’in ortak yazarı olduğu ilk makale, soğuk ve kuru ortamdan, tropik iklime kadar değişen ve her yerde aralıksız bulaştığı bulunan Çin’in 19 iline yayılmış COVID-19’a baktı. İkinci çalışma ise, sürekli bulaşın sadece dünyanın 5°C ila 11°C ve 47% ila 70% bağıl nemi olan belirli bölgelerinde meydana geldiği sonucuna vardı.
Son tahlilde, çevresel faktörler ile insanların bağışıklık sistemi arasında dengeleyici bir kanun vardır. Diğer koronavirüsler uzun süredir varlar, bu yüzden nüfusun belirli bir kısmı bunlara karşı bağışıklığa sahip. Bu durum bu virüslerin olumsuz koşullar altında yok olmasına yardımcı olabilir. Fakat bu tahlil COVID-19 için geçerli değil. “Mevsimsel olarak büyük bir düşüş olsa bile, çevrede yeterince duyarlı insan varsa, COVID-19 buna karşı koyabilir ve uzun süre devam edebilir” diyor Martinez. Lipstich de virüsün nisan ayında sönümleneceğini düşünmüyor. Blogunda yayınladığı bir yazıda, herhangi bir yavaşlamanın “makul ölçüde olması bekleniyor ve bu aktarımı durdurmak için yeterli değil” diye yazdı.
Martinez, Surrey’de sonunda COVID-19 oranını etkileyebilecek farklı bir faktörü araştırıyor. Onun denekleri tekrarlayan şekilde -kış ve yaz gündönümlerinde ve tekrardan ilkbahar ve sonbahar ekinokslarında- kliniğe geri geliyor. Böylece araştırmacılar bağışıklık sistemlerinin ve diğer fizyolojik faktörlerin gün boyunca ve mevsimden mevsime nasıl değiştiğini değerlendirebilecekler.
O, bağışıklığımızın kışın daha zayıf ve yaz aylarında daha güçlü olduğunu göstermeyi beklemiyor ancak Martinez’in ekibi farklı bağışıklık sistemi hücrelerini sayarak, kandaki metabolitleri ve sitokinleri değerlendirerek, dışkı mikrobiyomunu deşifre ederek ve hormonları ölçerek; bazı hücre tiplerini -patojenlere karşı duyarlılığımızı etkileyecek şekilde- vücudun bazı bölgelerinde daha az veya daha çok hale getirerek mevsimlerin bağışıklık sistemini “yeniden yapılandırabileceğini” bulmayı umuyor.
Hayvan çalışmaları, bağışıklığın mevsimlere göre değiştiği fikrini desteklemektedir. Örneğin, Groningen Üniversitesi’nden kuş bilimci Barbara Hall ve meslektaşları Avrupa taş kuşlarının ve yakalayarak kafesledikleri küçük ötücü kuşların üzerinde çalıştılar. 1 yıl boyunca birden fazla kan örneği alarak kuşların yaz aylarında bağışıklık sistemlerini geliştirdiklerini ancak göç ettikleri zaman olan sonbaharda, muhtemelen göç enerjilerini tükettiği için bağışıklıklarının düştüğünü buldular.
Epifiz bezi tarafından başlıca geceleri salgılanan bir hormon olan melatonin bu tür değişikliklerin asıl tetikleyicisidir. Batı Virginia Üniversitesi’nden sirkadiyen ritimler üzerine uzmanlaşmış endokrinolog Randy Nelson, melatonin günün vaktini izler, ayrıca mevsimler için de bir “biyolojik takvimdir”, diyor. Geceler uzun olduğunda, daha fazla melatonin salınır. “Hücreler ‘oh, biraz melatonin görüyorum, biliyorum, bu bir kış gecesi’ diyor.” Farelerden farklı olarak günlük Sibirya hamster çalışmalarında Nelson ve çalışma arkadaşları, melatonin verilmesinin ya da ışık düzeninin değiştirilmesinin bağışıklık tepkilerini %40’a kadar değiştirebileceğini gösterdiler.
İnsan bağışıklık sistemi de doğuştan gelen bir sirkadiyen ritme sahip gibi görünüyor. Örneğin, Birmingham Üniversitesi’ndeki araştırmacılar tarafından 276 yetişkinde yapılan bir aşı denemesi, yarısı sabah ve diğer yarısı öğleden sonra yapılmak üzere rastgele belirlendi. Araştırmacılar, sabah grubundaki katılımcıların aşıdaki 3 grip suşundan 2’sine önemli ölçüde daha yüksek antikor tepkisi verdiğini 2016 yılında rapor ettiler.
İnsan bağışıklık genlerinin eylemlerinde de mevsimsel değişiklikler olduğuna dair bulgular vardır. Avrupa, ABD, Gambiya ve Avustralya’dan 10,000’in üzerinde kişiden alınan kan ve doku örneklerinin geniş bir analizinde, Cambridge Üniversitesi’ndeki araştırmacılar bağışıklık fonksiyonu ile ilgili “mevsimsel ifade profilleri” olan 4000 gen buldular. Bir Alman kohort çalışmasında, tüm genomdaki dört adet genden neredeyse bir tanesinin beyaz kan hücrelerindeki ekspresyonu (ifade edilişi) mevsimlere göre değişti. Kuzey Yarımküredeki kapatılmış genler ekvatorun güneyinde açılma eğilimindeydi, ve bunun tersi de aynı şekilde olabilir.
Bu büyük değişikliklerin vücudun patojenlerle savaşma kabiliyetini tam olarak nasıl etkilediği belirsizdir, ancak immünolog Xaquin Castro Dopico ve meslektaşları, bu konudaki bulgularını açıklayan 2015 tarihli bir makale yayınladılar: Bazı değişiklikler bir enfeksiyonun nedeni yerine sonucu olabilir. Ekip, akut enfeksiyonları olan insanları çalışmaya dahil etmemeye çalıştı, ancak şu anda Karolinska Enstitüsü’ndeki Dopico, “elbette mevsimsel bir bulaşıcı yük muhtemelen rol oynamaktadır” diyor ve mevsimsel bağışıklık değişiklikleri, hastalıkların mevsimsel geçişleriyle görülen tüm karmaşık değişimleri açıklayamadı. Nathanson “her şey birbiriyle senkron (eş zamanlı değişim gösterme) değil” diyor. Ayrıca mevsimsel bağışıklık sistemi değişikliklerinin bir fark yaratacak kadar büyük olabileceğine kuşkuyla yaklaşıyor. “Oldukça belirgin bir şekilde farklı olması gerekir.”
Bununla birlikte, Martinez ilginç ipuçları bulduğunu söylüyor. Aralık 2019’da veri toplamayı sona erdiren Surrey çalışmasının erken analizleri, henüz ‘mevsimsellik’ hakkında hiçbir şey ortaya koymuyor ancak onlar bağışıklık sistemi hafızasında ve yanıtında merkezi rol oynayan beyaz kan hücrelerinin belirli alt kümelerinin günün belirli saatlerinde yükseldiğini gösteriyorlar. Martinez gelecek yıl benzer ancak daha büyük bir çalışma başlatarak bulgularını sağlamlaştırmayı umuyor.
Martinez, yapay ışığın, hastalık duyarlılığı üzerinde öngörülemeyen etkilerle birlikte, evrimleşmiş sirkadiyen ritimler üzerinde hasara yol açabileceği konusunda uyarıyor. Martinez olası etkileri araştırmak için, New York ve New Jersey’in hem kentsel hem de kırsal bölgelerinde Helm ile ayrı bir çalışma yürütüyor. Işık maruziyetini izleyen cihazlarla ağaçlara ve direklere ışık sensörleri taktılar ve vücut sıcaklığını ölçmek için de katılımcıları donattılar. “Gerçek şu ki, cidden bir grup insanın ışığa maruz kalma ritimlerini görmezden gelmek sorunlu bir durum olabilir” diyor.
Dowell 2001 yılındaki makalesinde “Doğa Deneyleri”nin de hastalık ‘mevsimselliği’ ni etkileyen faktörler hakkında fikir verebileceğini önerdi. Farklı mevsimlere adapte olmuş Güney ve Kuzey Yarımkürelerden insanlar, devamlı bir araya geldikleri yolcu gemilerinde veya konferanslarda aynı patojenlerle karşılaşırlar. Geçtiğimiz ay 2 hafta boyunca Japonya’nın Yokohama kentinde demir atan ve karantinaya alınan ‘Diamond Princess’ gezi gemisinin kitlesel COVID-19 salgınınına tanık olun: Araştırmacılar oradaki insanların potansiyel olarak farklı oranlarda enfekte olup olmadıklarını analiz edebilirler.
Cevaplar ne olursa olsun, sonunda halk sağlığı için önemli faydalar sağlayabilirler, diyor Martinez. Örneğin, “Bağışıklık sistemlerimizden faydalanmak için yılın hangi zamanı ve günün en iyi zamanı açısından aşıların en iyi nasıl uygulanacağını bilirsek, o zaman yaptığımız aşı harcamalarının daha fazla karşılığını alabiliriz” diyor.
Küresel COVID-19 tehlikesi, araştırma çalışmalarına daha fazla dikkat çekebilir ve buluşların hızlanmasına yardımcı olabilir, diyor. Fakat şimdilik, yükselen nemin, uzayan günlerin veya henüz umulmadık bir mevsimsel etkinin bizi kurtarmaya gelip gelmeyeceğini veya insanlığın mevsimlerden herhangi bir yardım almadan pandemiyle yüzleşip yüzleşmek zorunda kalmayacağını hiç kimse bilmiyor.
Zaman gösterecek.
Kaynak: Jon Cohen. (2020). Why do dozens of diseases wax and wane with the seasons—and will COVID-19?. Science. 26 Mart 2020 tarihinde https://www.sciencemag.org/news/2020/03/why-do-dozens-diseases-wax-and-wane-seasons-and-will-covid-19# adresinden erişildi. (Science’da 13 Mart 2020 tarihinde yayımlanmıştır.)
Çeviri: Neşe Nasırlıoğlu , Orhun Ali (Çeviri Komitesi)
*27.03.20 güncel verileridir. Yeni güncel veriler için: https://www.youtube.com/watch?v=qgylp3Td1Bw