The Atlantic Dergisi’nde yayımlanan ve Covid-19’u detaylıca inceleyen makaleyi Türkçe’ye çevirdik.
Bilim insanları SARS-COV-2’nin nereden geldiği ve neden bu kadar ekstrem bir şekilde davrandığı hakkında bazı bilgi ve tecrübe esaslı tahminler yapabilirler, fakat biz onu sadece üç aydır biliyoruz.
Bu kriz esnasında birkaç iyi yönden biri, koronavirüslerin doğası gereği kendi kendine kolayca yok olmasıdır. Her virüs parçacığı, bir yağ lipit molekülleri küresi ile çevrelenmiş küçük bir gen setinden oluşur ve lipit kabukları sabunla kolayca parçalandığından, 20 saniye kapsamlı el yıkama ile parçalara ayrılabilir. Lipid kabukları ayrıca şu unsurlara karşı da savunmasızdır; yakın tarihli bir çalışma¹ gösterdi ki yeni Koronavirüs olan SARS-CoV-2’nin kartonda bir günden fazla, çelik ve plastikte yaklaşık iki ila üç günden fazla hayatta kalamadığını göstermektedir. Bu virüsler dünyada (dış ortamda) var olamıyorlar. Onların vücutlara ihtiyaçları var.
Ancak koronavirüsler hakkında çoğu şey hala belirsiz. Pennsylvania Üniversitesi’nden Susan Weiss, yaklaşık 40 yıldır onları inceliyor. O, ilk günlerde sadece birkaç düzine bilim insanının onun ilgisini paylaştığını ve 2002 SARS salgınının sadece biraz sonrasında ilgili sayısının katlanarak arttığını söylüyor. “O zamana kadar insanlar bize insan sağlığına çok önem vermeyen geriye dönük bir alan olarak bakıyorlardı” diyor. Fakat SARS-CoV-2’nin -COVID19 hastalığının nedeni- ortaya çıkmasıyla hiç kimse bu hatayı tekrarlamayacak gibi görünüyor.
Açıkça söylemek gerekirse, SARS-CoV-2 grip değildir. Farklı semptomlara² sahip bir hastalığa neden olur, daha kolay yayılır ve öldürür³ ve tamamen farklı bir virüs ailesine aittir. Bu aile, koronavirüsler, insanları enfekte eden tam altı üye daha içerir. Bunlardan dördü -OC43, HKU1, NL63 ve 229E- bir yüzyıldan fazla bir süredir insanları nazikçe rahatsız ediyor ve bu da soğuk algınlığının (nezlenin) üçte birine neden oluyor. Diğer ikisi -MERS ve SARS (veya bazı virologların onu isimlendirdiği gibi, “SARS-klasik”)- her ikisi de çok daha ciddi hastalıklara neden oluyor. Peki, neden bu yedinci koronavirüs pandemiye neden oldu? Aniden, koronavirüsler hakkında bildiklerimiz uluslararası bir endişe meselesi haline geliyor.
Virüsün yapısı onun başarısı hakkında bazı ipuçları verir. Esasen dikenli bir küre şeklindedir. Bu dikenler hücrelerimizin yüzeyinde bulunan ACE2 (Anjiyotensin Dönüştürücü Enzim 2) adlı bir proteini tanır ve ona yapışır: Bu bir enfeksiyon için ilk adımdır. SARS-CoV-2 dikenlerinin dış hatları, SARS-klasik’in yaptığından çok daha güçlü bir şekilde ACE2’ye yapışmasını sağlar, ve Columbia Üniversitesi’nden Angela Rasmussen “Muhtemelen bu özellik kişiden kişiye bulaşma için çok önemli” diyor. Genel anlamda, bağ ne kadar sıkı olursa, bir enfeksiyon başlatmak için o kadar az virüs gerekir.
Başka bir önemli özellik daha var. Koronavirüs dikenleri birbirine bağlı iki yarıdan oluşur ve bu yarılar birbirinden ayrıldığı zaman diken aktive olur; ancak o zaman virüs bir konakçı hücreye girebilir. SARS-klasik’te bu ayrılma biraz zorlukla gerçekleşir. Ancak SARS-CoV-2’de, iki yarıyı birleştiren köprü, insan hücreleri tarafından yapılan ve çok önemli bir şekilde birçok dokuda bulunan furin adı verilen bir enzim tarafından kolayca kesilebilir. Scripps Araştırma Tercüme Enstitüsü’nden Kristian Andersen⁴, “Bu özellik bu virüste gördüğümüz gerçekten olağandışı bazı şeyler için muhtemelen önemli” diyor.
Örneğin, çoğu solunum yolu virüsü üst veya alt solunum yollarını enfekte etme eğilimindedir. Genel olarak, bir alt solunum yolu enfeksiyonu daha zor yayılıp daha şiddetli olma eğilimindeyken, bir üst solunum yolu enfeksiyonu daha kolay yayılıp daha hafif geçirilme eğilimindedir. SARS-CoV-2, belki de her yerde bulunan furin’i kullanabildiğinden dolayı hem üst, hem de alt hava yollarını enfekte ediyor gibi görünüyor⁵. Bu çifte darbe de (kontrolü oldukça zorlaştıran bir özellik olarak), niçin virüsün belirtiler ortaya çıkmadan önce insanlar arasında yayılabildiğini makul bir şekilde açıklayabilir. Belki daha derine inmeden ve ciddi semptomlara neden olmadan önce, henüz üst solunum yollarında sınırlıyken yayılıyor. Bütün bunlar mantıklı ama tamamen varsayımsal; virüs Ocak ayında henüz keşfedildi ve biyolojisinin büyük kısmı hala bir muamma.
Yeni virüs, hayvan kökenlerine karşın, insanları enfekte etmede şüphesiz etkili görünüyor. SARS-CoV-2’nin en yakın yabani akrabası yarasalarda bulunur⁶, bu da yarasadan kaynaklandığını gösterir. Sonra doğrudan ya da başka bir tür üzerinden insanlara atladı. (Vahşi karıncayiyenlerde bulunan başka bir koronavirüs de SARS-CoV-2’ye benzer, ancak sadece ACE2’yi tanıyan Koronavirüs dikeninin küçük bir parçası açısından; iki virüs başka türlü benzemez ve karıncayiyenlerin yeni virüsün orijinal rezervuarı olması muhtemel değildir.) SARS-klasik bu sıçramayı ilk yaptığında, ACE2’yi iyi tanıması için kısa bir mutasyon dönemi gerekliydi. Ancak SARS-CoV-2 bunu ilk günden itibaren yapabildi. Maryland Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Matthew Frieman⁷ “Bir [insan] virüsü olmanın en iyi yolunu zaten bulmuştu” diyor.
Bu esrarengiz uyum, şüphesiz komplo teorisyenlerini teşvik edecek: Rastgele bir yarasa virüsünün hareket halindeki insan hücrelerini etkili bir şekilde enfekte etmek ve ondan sonra masum bir kişiye atlamak için tam olarak doğru özellik kombinasyonuna sahip olma olasılığı nedir? “Çok düşük,” diyor Andersen, “ancak dışarıda milyonlarca, hatta milyarlarca virüs var. Bu virüsler o kadar yaygınlar ki bazen gerçekleşmesi pek muhtemel olmayan şeyler olabiliyor.”
Pandemi başladığından beri, virüs belirgin bir şekilde hiçbir önemli değişime uğramadı. O da, tüm virüslerde olduğu gibi mutasyon geçiriyor. Ancak belgelenmiş 100’den fazla mutasyonun hiçbiri baskınlığa ulaşamadı, bu da geçirilen mutasyonların hiçbirinin özellikle önemli olmadığını düşündürüyor. Kuzey Karolina Üniversitesi’nden Lisa Gralinski⁸ “Ne kadar bulaş gözlemlediğimiz göz önüne alındığında virüs oldukça kararlıydı” diyor. “Bu mantıklı, çünkü virüsün daha iyi bulaşması için evrimsel bir baskı yok. Şu anda dünyaya yayılmakta harika bir iş çıkarıyor.”
Olası bir istisna var⁹. Singapurlu COVID-19 hastalarından izole edilen birkaç SARS-CoV-2 virüsünün, salgının son aşamalarındayken SARS-klasik’te de kaybolmuş olan bir takım geni eksik. Bu değişikliğin orjinal virüsü daha az öldürücü yaptığı düşünülüyor, ancak aynısının COVID-19 için de geçerli olup olmadığını bilmek için çok erken. Gerçekten, neden bazı koronavirüsler ölümcül iken bazılarının olmadığı belirsizdir. Frieman “OC43 yalnızca burun akıntısına yol açarken, SARS veya SARS-Cov-2’nin neden bu kadar kötü olduğuna dair gerçekten hiçbir anlayış yok” diyor.
Bununla birlikte araştırmacılar, yeni koronavirüsün (COVID-19) enfekte ettiği insanlara ne yaptığına dair bir ön açıklama sunabilirler. Virüs vücuda girdikten sonra, muhtemelen solunum yollarımızı kaplayan ACE2 taşıyan hücrelere saldırır. Ölen hücreler altındaki tabakadan ayrışarak solunum yollarını bu atıklarla doldurur ve virüs vücudun daha derinlerine, akciğere doğru taşınır. Enfeksiyon ilerledikçe, akciğerler ölü hücreler ve sıvıyla tıkanarak, nefes almayı daha da zorlaştırır. (Virüs, bağırsak ve kan damarları da dahil diğer organlardaki ACE2 taşıyan hücreleri de enfekte edebilir.)
Bağışıklık sistemi, virüse karşı direnir ve saldırır, iltihap ve ateşe neden olan budur. Fakat ekstrem durumlarda bağışıklık sistemi çılgına döner ve halihazırdaki virüsten daha çok zarara neden olur. Örneğin; kan damarları, savunma hücrelerinin bir enfeksiyon bölgesine ulaşması için açılabilirler; bu harikadır ancak damarlar çok fazla sızıntı yaparlarsa akciğerler daha fazla sıvı ile dolar. Bu zararlı aşırı reaksiyonlar sitokin fırtınaları olarak anılır. Bu sitokin fırtınaları, tarihte 1918 grip salgını (İspanyol gribi), H5N1 kuş gribi salgınları ve 2003 SARS salgını boyunca yaşanmış birçok ölümden sorumluydular. Muhtemelen COVID-19’un en şiddetli vakalarının arkasında da onlar var. Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Akiko Iwasaki¹⁰ “Bu virüsler bir insan konağına adapte olmak için zamana ihtiyaç duyarlar.” diyor. “Bizi ilk kez denedikleri zaman ne yaptıklarını bilmezler ve böylesi yanıtları ortaya çıkarma eğilimindedirler.”
Bir sitokin fırtınası esnasında, bağışıklık sistemi yalnızca çılgına dönmekle kalmaz, aynı zamanda virüslere saldırırken genellikle doğru hedeflerden sapar. Bu olduğunda insanlar bulaşıcı bakterilere karşı da daha duyarlı hale gelirler. Sitokin fırtınaları, özellikle insanların kronik hastalıkları olduğunda, akciğerlerin yanı sıra diğer organları da etkileyebilir. Bu, neden bazı COVID-19 hastalarının kalp problemleri¹¹ ve ikincil enfeksiyonlar gibi komplikasyonlarla karşılaştıklarını açıklayabilir.
Peki neden COVID-19 olan bazı insanlar inanılmaz derecede hastalanırken¹² diğerleri hafif semptomlarla veya hiç belirti göstermeden atlatırlar? Yaş, bir faktördür. Daha yaşlı olan insanlar muhtemelen daha şiddetli enfeksiyon riski altındadırlar çünkü bağışıklık sistemleri etkili bir birincil savunma yapamazken, çocuklar daha az etkilenirler çünkü bağışıklık sistemlerinin bir sitokin fırtınasına sürüklenmesi daha az olasıdır. Ancak diğer faktörler de -kişinin genleri, bağışıklık sisteminin aşırı tepkileri, maruz kalınan virüs miktarı, vücutlarındaki diğer mikroplar- rol oynayabilirler. Genel olarak, “bazı insanların, aynı yaş grubunda bile daha hafif şekilde hasta olması bir gizemdir.” diyor Iwasaki.
Koronavirüsler, daha çok grip gibi kış hastalığı olma eğilimindedirler. Soğuk ve kuru havada¹³, akciğerlerimizi ve solunum yollarımızı kaplayan ince sıvı katmanlar daha da incelir ve bu katmanlarda kalan kıllar virüsleri ve diğer yabancı partikülleri tahliye etmek için mücadele eder. Aynı zamanda kuru hava, yakalanan bu virüslere karşı gerçekleşen bağışıklık cevabını hafifletiyor gibi görünmektedir. Yaz sıcağı ve neminde, her iki eğilim de tersine döner ve solunum yolu virüsleri tutunacak bir yer bulabilmek için mücadele ederler.
Ne yazık ki, bu özellikler COVID-19 pandemisi için önemli olmayabilir. Şu anda, virüs immünolojik olarak hassas olan insanların dünyasını örseledi ve bu savunmasızlığın herhangi bir mevsimsel değişiklik etkisini hiçe sayması muhtemeldir. Sonuçta, yeni virüs Singapur (tropikal bölgelerde) ve Avusturalya (hala yaz mevsiminde olan) gibi bölgelerde kolayca bulaşıyor. Ve son bir modelleme çalışması¹⁴ “SARS-CoV-2’nin yılın herhangi bir zamanında çoğalabildiği” sonucuna vardı. Gralinski “Havanın insanların umduğu gibi bir etkiyi yaratacağına kesin bir güven duymuyorum.” diyor. “Gidişatı bir miktar hafifletebilir, ancak devam eden o kadar çok insandan insana bulaş var ki bundan daha fazlasının olması gerekir.” İnsanlar fiziksel-mesafelendirme önerilerine bağlı kalmayıp virüsün yayılmasını yavaşlatmadıkça, tek başına yaz mevsiminin gelişi bizi kurtarmayacak.
Frieman “İşin korkutucu tarafı, her yıl kaç insanın normal koronavirüs aldığını bilmiyoruz.” diyor. “Grip için yaptığımız gibi bir gözetim ağımız koronavirüsler için yok. Kışın neden insanlardan uzaklaştıklarını veya nereye gittiklerini bilmiyoruz. Bu virüslerin her yıl nasıl değiştiğini bilmiyoruz.” Şimdiye kadar araştırma yavaştı. İronik bir şekilde, mayıs ayında küçük bir Hollanda kasabasında dünyadaki koronavirüs uzmanlarının bir araya gelecekleri üç yılda bir yapılan bir konferans, koronavirüs pandemisi nedeniyle ertelendi.
Frieman “Eğer bu salgından, bu virüsleri daha iyi anlamamız gerektiğini öğrenmezsek, bu konuda çok, çok kötüyüz demektir. ” diyor.
Kaynak: Ed Yong. (2020, Mart 20). Why the Coronavirus Has Been So Successful. The Atlantic. 29 Mart 2020 tarihinde, https://www.theatlantic.com/science/archive/2020/03/biography-new-coronavirus/608338/ adresinden erişildi.
Dipnotlar:
¹https://www.nih.gov/news-events/news-releases/new-coronavirus-stable-hours-surfaces
²https://www.businessinsider.com/coronavirus-symptoms-compared-to-flu-common-cold-and-allergies-2020-3
³https://twitter.com/VirusesImmunity/status/1238475009712160769
⁴https://www.scripps.edu/faculty/andersen/⁵https://www.medrxiv.org/content/10.1101/2020.03.05.20030502v1.full.pdf
⁶https://www.nature.com/articles/s41586-020-2012-7
⁷https://www.medschool.umaryland.edu/profiles/Frieman-Matthew/
⁸https://sph.unc.edu/adv_profile/lisa-gralinski-phd/⁹https://www.biorxiv.org/content/10.1101/2020.03.11.987222v1.full.pdf
¹⁰https://medicine.yale.edu/profile/akiko_iwasaki/¹¹https://link.springer.com/article/10.1007%2Fs00134-020-05991-x
¹²https://www.nejm.org/doi/full/10.1056/NEJMoa2002032
¹³https://www.pnas.org/content/116/22/10905
¹⁴https://www.medrxiv.org/content/10.1101/2020.03.04.20031112v1
Çeviri: Neşe Nasırlıoğlu, Orhun Ali (Çeviri Komitesi)