Gençlik, girişim ve güvencesizlik: ya da “gig ekonomi” nedir ve nesi yanlış?

  • Bu metin Robert MacDonald ve Andreas Giazitzoglu tarafından yayınlanan “Youth, enterprise, and precarity: or, what is, and what is wrong with, the ‘gig economy’?” (Gençlik, girişim ve güvencesizlik: ya da “gig ekonomi” nedir ve nesi yanlış?) isimli makalenin son iki bölümünün çevirisinden oluşuyor. Makalede eleştirel biçimde ele alınan RSA’ya ait araştırmayı da çevirinin altına ekliyoruz.
  • Makalede öne sürülen önermelerin tamamına katılmıyoruz ancak bu makaleyi moto-kuryelerin itirazlarında da öne çıkan çalışma modeline dair küresel çapta yürütülen “reklam kampanyasına” karşı eleştirel bir çizgide durduğu için önemli buluyoruz. Özellikle benzer nitelikteki çalışmaların azlığı da bu metni seçmemizin sebeplerinden biri.
  • Gençliğin özgürlük arayışını “özgür çalışma” adıyla paketleyip güvencesiz ve düşük ücretli çalışma olarak yönlendirmeye çalışan bu yeni modele dair yeni itirazlar ve isyanların da yolda olduğuna inanıyoruz. Gig’den gelen dalgayı anlayabilmek için başlangıç notları…

Gig Ekonomi: Mümkün Olduğu Kadar Geçici İş Sözleşmeleri

Friedman, işgücü piyasanın kuralsızlaştırılmasının, sendika gücünün azalmasının ve artan işsizliğin ABD’de “gig” işin ortaya çıkmasına sebep olan şartlar olduğunu öne sürüyor.  Friedman’a göre bu durum, sayısal artış ve ücret esnekliği yoluyla işgücü maliyetlerini düşürmek açısından işverenler lehine büyük bir güç kaymasını temsil ediyor.  Geçmişte iş sözleşmeleri, işçi ve işveren arası karşılıklı bağlayıcılığa dayanırken esnek iş mümkün olduğunca geçici olan iş sözleşmelerine dayanıyor. RSA* esnek işlerdeki ani yükselişin geleneksel istihdamın sağladığı sosyal ve ekonomik güvenliğin temelini çürütme potansiyeli taşıdığına dair uyarıyor.

Henüz yeni bir kavram olması, bu konuda ciddi araştırmaların yetersizliği ve özellikle de platform tabanlı esnek işlerin serbest meslek trendiyle birlikte düşünülmesi tanımlamayı zorlaştırdığından; gig ekonominin boyutlarını tahmin etmek zor. Örneğin Intuit şirketinin genel müdürü, gig ekonominin ABD’de toplam işgücünün %34’ünü oluşturduğunu ileri sürdü. Ancak bu çarpıcı şekilde yüksek rakam, sadece çevrimiçi platformları kullananları değil elektrikçiler ve marangozlar gibi serbest çalışan herkesi kapsıyor. Bununla birlikte RSA tarafından yapılan bir araştırmaya göre Britanya’nın gig ekonomisinde yaklaşık 1.1 milyon kişi olduğu tahmin ediliyor, bu rakam neredeyse NHS’in (İngiltere’deki Devlet Sağlık Hizmeti) istihdamı kadar. Uzmanlar gig ekonominin daha da büyüyeceği konusunda hemfikir.

RSA’nın çalışması ilginç bulgular ortaya çıkardı: 16-30 yaş arasındaki yarım milyondan fazla genç en azından bir tür esnek iş denemiş. Daha ileri yaş gruplarına göre gelecekte esnek işlerde çalışmak konusunda daha iyimser. İşgücü piyasasının geri kalanıyla karşılaştırıldığında gig ekonomi çok genç: Esnek işlerde çalışanlar diğer işçilere (%26) ya da diğer serbest çalışanlara (%11) oranla genelde 16-30 yaş (%34) arasında. RSA’nın  belirttiğine göre “esnek iş” gençler için serbest mesleğe giriş kapısı olabiliyor. Örneğin Deliveroo şirketinin gıda kuryelerinin %60’ından fazlası 25 yaşın altında genç erkeklerden oluşuyor. Yaklaşık %44’ü üniversite mezunu olmasına rağmen esnek çalışanların genel olarak düşük ücretler aldığı görülüyor. Bu da beceri düzeyine göre eksik istihdam anlamına geliyor. Esnek çalışanların %60’tan fazlası vergilendirilebilir eşiğin (11.500 Sterlin) altında kazanıyor, yaklaşık üçte biri ise 4500 Sterlin’in altında kazanıyor. Düşük ücret olasılığının yanı sıra esnek işçiler işverenlere; yemek dağıtımı için bisiklet ve kendilerine ait iş alanı (ev, araba veya başka bir yer) gibi üretim araçları da sağlamak zorunda kalıyor. Bununla beraber RSA’nın çalışması Friedman’ın da yinelediği bir noktaya; esnek işte tecrübelerin değişkenliğine işaret ediyor: “Orta yaşlı, iyi eğitimli bazı kişiler yüksek kazançlara sahip fakat çoğu esnek işçi, denk eğitim gördüğü ve geleneksel iş sözleşmesiyle çalışan meslektaşlarından daha az kazanıyor ve bu konuda genç işçilerin durumu çok daha kötü.”

Esnek işte çalışma nedenleri de çeşitlilik gösteriyor. RSA, orta yaşlı insanlara (%14) oranla, gençlerin (%32) büyük bir kısmının gig ekonomiye katılımlarını şu şekilde açıklıyor: “Esnek işler gençlerin işgücü piyasasına girmesinde önemli bir rol oynuyor. Genç yetişkinler, esnek işlerin onlara daha fazla özgürlük ve kendi hayatını kontrol etme olanağı sağladığını düşünüyor fakat bu, onların halihazırda sıfır saat sözleşmesi* gibi sınırlı kontrole sahip oldukları işlerle daha çok karşılaştıklarını da yansıtıyor olabilir. Genç yetişkinler esnek işi geleneksel işçilikle değil diğer modern çalışma biçimleriyle (sıfır saat sözleşmeleri gibi) karşılaştırıyor ve görece daha iyi buluyor olabilir.  Bu sadece RSA çalışmasının cevap veremediği konuları anlamak için bir örnek. Bir diğer soru ise esnek işteki beceri seviyeleriyle ilgili. Eğer gig ekonomi, daha standart istihdam biçimleri pahasına daha düşük vasıflı işler sunarak genişlemeye devam ederse -ki bu genç yetişkinler için yüksek vasıflı, profesyonel işlere göre nispeten daha erişilebilir oluyor- genç yetişkinler düşük ücretli, güvencesiz, ucu sonu belli olmayan geçici işlerde çalışmaya devam edecekler.

Halihazırda mevcut olan birkaç nitel, sosyolojik çalışma daha ileri kavrayışlar sunuyor. Esnek işçilerin seçim ve esnekliğe minnet duyacağına dair anket verilerinden elde edilen bazı telkinlere karşın diğer araştırmalar seçme hakkından yoksunluk, sömürü ve yabancılaşmanın altını çiziyor. Wood’un perakende satış sektöründe çalışan esnek işçilere dair yaptığı etnografik bir araştırma çalışma hayatlarını tanımlayan “esnek zamanlamanın” etkisini ortaya koyuyor. Yöneticiler, gerekli esnekliği (yani sömürülme gönüllüğünü) göstermeyen işçileri cezalandırma gücüne sahip. Güya buna karşı yasal korumalar var fakat esnek işçiler, işverenin taleplerini reddederse normal planlarınının değiştirilmesi, azaltılması veya tamamen sonlandırılması ihtimaliyle karşılaşıyor. Yöneticiler tarafından uygulanan bu gayriresmi disiplin yöntemleri işçilerde önemli ölçüde endişeye sebep oluyor. Çünkü işçilere göre “esneklik” yalnızca sömürünün üstünü örtmek için kullanılan bir ifade.

Harvey ve meslektaşlarının Birleşik Krallık’taki spor salonlarında yaptığı etnografik araştırma aşırı esnek sözleşmelerle çalışan kişisel antrenörleri Ortaçağ’da derebeyine bağlı köylülerle karşılaştırıyor: Kişisel antrenörler işverenlerine bağlıdır ve spor salonuna gelenlerin onları eğitmen olarak tutacağı umuduyla işverene “kira” öderler. Fakat tabii ki bunun bir garantisi yok ve spor salonunu düzenlemek gibi yoğun bir ücretsiz emek ortaya koymaları da bekleniyor. Harvey ve arkadaşlarına göre; bu “neo-köle köylülük” düzeni fitness endüstrisine özgü değil ve hizmet sektöründe düşük işçilik maliyetleri, yöneticiler için yetki artışı, işçiler için daha fazla bağlılık ve efor, daha yüksek düzeyde duygusal emek gibi sonuçları olan güvenilmez bir plan sunuyor.

Webster, bunların bir kısmını gig ekonominin işçileri üç şekilde yabancılaştırdığını söyleyerek özetliyor. İlk olarak işçileri kesin bir şekilde birbirinden izole eder ve birbirleriyle doğrudan rekabete sokar. Benzer biçimde Friedman, gig ekonominin işyerleri veya diğer işçilerle kalıcı finansal ve sosyal bağlantılar olmaksızın, işten işe yaşayan izole edilmiş bireyler sınıfı yaratabileceğini belirtiyor. Bunun sadece işçilerin refahı için değil genel olarak sosyal uyum ve istikrar için de zararlı olduğunu savunuyor. İkinci olarak Webster esnek işin düzensiz, kısa ömürlü, bazen de ödenmeyen düşük ücretlerle, işçilerin geçinmek için çabaladığı, yabancılaştırılmış güvencesiz bir yaşam tecrübesi yarattığını söylüyor. Üçüncü olarak da esnek işçiler, gelirlerini maksimize etmeye çalışırken ve diğer işçileri geride bırakmaya çalışırken iş ve iş dışı yaşamlarının arasındaki muğlak sınırlarla (örneğin her an göreve hazır olmak, telefonun hep elinin altında olması veya sürekli çevrimiçi olmak gibi) kendilerini sömürüyor; bu aşırı doygun, rekabetçi piyasada çalışabilmeyi garanti altına almak için emeklerinin fiyatını aşağı çekiyor.

Sonuç

Gençler, standart dışı çalışma biçimine geçişte ve gig ekonominin yükselişinde yoğun biçimde yer alıyorlar. Eksik istihdam onlar için yeni normal haline geldi ve onların güvencesiz çalışma tarafından tanımlanan bir prekaryanın parçası oldukları söyleniyor. Sıfır saatlik sözleşme, İngiltere’de genç istihdamında hakim konumda. Ücret güvencesizliği, aynı zamanda yükselen serbest meslek ve geçici taşeron işçiliği oranlarında fazlaca yer bulan genç yetişkinlerde çok yaygın. Sonuç olarak, RSA’nın ifade ettiği gibi: “Gig ekonomi gençtir.” Bu veriler, değişen gençlik geçişlerini anlamamıza yardımcı olmakla birlikte, çok daha geniş bir sosyolojik öneme sahipler; onlar geleceğin habercisi. Değişen bu gençlik geçişleri, bu örnekte iş dünyasının gittiği durum için, yeniyi ve gelmekte olanı bize haber veriyor. 

Başka bir önemli bulgu şudur; güvencesiz çalışma sadece sayısal olarak artmıyor. Aynı zamanda sosyal sınıflar arasında da yayılıyor. Daha önce de belirttiğimiz gibi, eğitim sermayesiyle (doktora mezunları dahi) donanmış ve başarılı gençlik geçişlerinin zirvesinde olan genç yetişkinler bile gündelik işlerde çalışmak zorunda kalıyor. Bu söylediğim, sınıf eşitsizliklerinden arındırılmış bir kuşak deneyimini destekleyen bir argüman değildir. Nispeten ayrıcalıklı bir grup olan hevesli genç akademisyenler arasında bile sosyal olarak tabakalaşmış bir üniversite sistemi, halihazırda en fazla sosyal, kültürel ve finansal sermayeye sahip olanlara daha fazla başarı şansı veriyor. Furlong ve Cartmel’in belirttiği gibi gençlik üzerine yapılan araştırmaların güçlü yönlerinden biri, eski eşitsizliklerin yeni yollarla ve bu örnekte olduğu gibi yeni bağlamlarda nasıl yeniden üretildiğini gösterebilmesidir.

Genç yetişkinler ve gig ekonomi hakkında doğrudan araştırmalar hala çok sınırlı. Öne çıkan fazlasıyla soru var, ancak biz iki hususla sınırlandıracağız. Standart olmayan çalışmadaki eğilimlerin niceliksel olarak daha iyi tanımlanması tartışmalara büyük ölçüde yardımcı olacaktır ve bu da, bu tartışmaların üzerinde anlaşmaya varılan terimlerinin (örneğin; “eksik istihdam”, “serbest meslek”, “gig ekonomi” gibi) daha net anlaşılmasına yardımcı olacaktır. Aynı şeylerden bahsettiğimizden emin olmamız ve bunların güvenilir bir nicel haritasına sahip olmamız gerekiyor. İkinci husus, gençlik üzerine yapılan çalışmalara daha çok önem verilmesidir. Bu genç yetişkinler için tercih ve eylemliliğin nasıl hissedildiği, anlaşıldığı, ifade edildiği ve giderek istikrarsızlaşan işgücü piyasasında hüküm süren fırsatların yapısı tarafından koşullandırıldığını öğrenmek için önemlidir. Örneğin, RSA’nın yaptığı gig ekonomi çalışmasında ilgi çekici bir önerme, genç yetişkinlerin yaşlı işçilere nazaran daha fazla özgürlük ve kontrol hissettikleriydi. Bunun sebebi onların daha da kötü olan sıfır saatlik sözleşme ile daha yaygın şekilde yüzleşerek koşullandırılmaları.

Sorular hala orada duruyor, ama yine de bu yazıda toplanan araştırma ve kanıtlardan birkaç şey öğrendik. İlk olarak, saf ve kristalize bir biçimi olsa da, gig ekonomiyi standart dışı çalışmanın yalnızca bir tezahürü olarak görmenin doğru olduğundan eminiz. Wood’un belirttiği gibi, bunlar olabildiğince geçici iş sözleşmeleridir. İkinci olarak, bu yeni gig ekonomi 1980’ler ve 90’lardaki “girişimcilik” çalışmalarıyla pek çok ortak yöne sahip. O zamanlar MacDonald şöyle yazmıştı: “Hayatta kalmak için bağımsız çalışma, büyümekte olan yeni, gayriresmi ve riskli geçim kültürünün bir parçasıdır. Gig ekonominin tam da bu olduğunu düşünüyoruz; neo-liberal, geç kapitalist toplumlarda onlarca yıldır trend olan daha geniş bir güvencesizlik eğiliminin bir unsuru. Üçüncü olarak, Birleşik Krallık’ta güvencesiz çalışmanın farklı deneyimlerine dair bazı ipuçları var; belki de Standing’in “inleyen ve sırıtan prekaryasını” çağrıştırıyor. Gig ekonomide bazılarının işi yolunda gider, bazılarınınki ise gitmez ancak genç yetişkinlerle ilgili bulguların çoğu ümitsiz bir tablo sunuyor, özellikle önceki nesillerin istihdam koşulları, kariyerleri ve fırsatlarıyla karşılaştırıldığında.

Bu makalede sunulan güvencesiz çalışma örnekleri arasında, genç yetişkinlerin yaşamlarında tipik olan, birbiriyle ilişkili on özelliği şöyle tanımlayabiliriz:

1) Makul özlemler (örneğin, düşük maaşlı ya da maaşsız çalışma döngüsüne hapsolmuş insanlar, düzenli çalışmak ve faturaları ödeyebilmek gibi basit amaçları gerçekleştirebilmekten mahrum kaldılar)

2) Seçeneksizlik ve kararsızlık (örneğin, ‘zorunlu girişimcilik’** bu madde için bariz ve kritik bir örnek)

3) Güçsüzleştirilme/Yetkisizleştirilme (örneğin, gelecekteki iş tekliflerini önlemek için işverenin disiplin takdir yetkisine karşı)

4) Güvencesiz çalışma (Bu madde, tartıştığımız tüm örnekleri özetliyor)

5) Gelir güvencesizliği (Artık daha genç yaştaki “sıfır saat” çalışanları için tipikleşti)

6) Düşük ücret (Kendi işini yapmaya yeni başlayanlar için düşük, gig işlerde çalışanlar için daha da düşük olmak üzere)

7) Borç (örneğin, kendi işleri başarısız olmuş gençler için)

8) Sömürü

9) Öz-Sömürü (örneğin, “gig işçilerinin” birbirleriyle fiyat konusunda rekabet edip kendi ücretlerini düşürmeleri);

10) Kaygı (İşçilerin gelecekteki çalışma programları yani “shiftleri” hakkında endişelenmeleri, yeni “gig”lerin gelip gelmeyeceği hakkında endişelenmeleri ve genç girişimcilerin “batmaya mahkum” olduğunu düşündükleri girişimleri hakkında sürekli “hayıflanmaları” örnek gösterilebilir.)

Eleştirel sosyal bilimin görevlerinden biri “toplumda hakim kanaatler bütününün” solventi yani “çözücüsü” olma amacıyla revaçta olan yönelimleri ve egemen ideolojiyi sorgulamaktır. Rahat bir konuma sahip orta yaşlı politikacıların gençlere, kendilerinin yaklaşmayı asla hayal etmeyecekleri “fırsatları yakalamaları” konusunda tavsiyede bulunuyor olmaları özellikle dikkat çekicidir. Sizce İngiltere başbakanı, “gig ekonomisi” onun kendi sabit maaşından, ücretli izinlerinden ve emeklilik planından; Amazon’da asgari ücretin dahi kazanılamadığı, yorucu ve tuvalet molasının imkansız olduğu bu koşullar için vazgeçmesi anlamına gelse, bu konuda yine de bu kadar heyecanlı olur muydu? Bu nedenle, genç yetişkinlerin gig ekonomisi ve daha yaygın standart dışı çalışma biçimleriyle karşı karşıya kalmaları hakkında öğrendiklerimizi gözden geçirdiğimizde gördüğümüz şey, “girişimci bireycilik” retoriğiyle yine güvencesizliğin söylemsel olarak tatlandırılmış biçimde yaygınlaşması oluyor. Bu durum, emeğinden başka satacak hiçbir şeyi olmayan, atomize, bireyselleştirilmiş işçileri sömüren, maaşlarını kesen ve haklarına çökerek karlarını korumak için kullanan kapitalistler tarafından esnek iş modeliyle yönlendirilmektedir. Güvencesizliğin bu şekilde farklı biçimlerde yaygınlaşması eşitsizliği gizlemektedir.

Orijinal Metin: https://pure.hud.ac.uk/ws/portalfiles/portal/16588095/Gig_Economy_paper_December_21st_2018_FINAL_002_.pdf

Çeviri: Gençlik Komiteleri

*: Bu makalede RSA'nın yaptığı şu araştırma eleştirel biçimde değerlendiriliyor: https://www.thersa.org/globalassets/pdfs/reports/rsa_good-gigs-fairer-gig-economy-report.pdf
*: Sıfır saat sözleşmeleri İngiltere'de işverenler tarafından sıkça tercih edilen bir iş sözleşmesi. Çalışan ve işveren arasında sabit saatli bir anlaşma yapmak yerine, çalışana çalışacağı saatler üzerinden maaş ödeniyor.
**: Zorunlu girişimciler, kendi işlerini kurmak gibi bir düşünceleri olmadığı halde koşullar yüzünden “kendi yoluna gitmesi” gerektiğini düşünen, tek kurtuluş reçetesinin “girişimcilik” olduğunu düşünen kişiler.

Çeviriye dair:

Metni çevirirken okuma kolaylığı sağlanabilmesi için bazı kısımları kelime kelime çevirmek yerine Türkçeleştirdik. Bu yaklaşım da dahil olmak üzere çeviride yapılmış olabilecek hatalar için bizimle iletişime geçilirse düzeltmek isteriz. Ayrıca çeviri grubumuza katılmak için katılım formunu doldurabilirsiniz.