Bizler bugün düzen tarafından emeği görülmeyen, sesi duyulmayan, işsizlikle boğuşan, gelecek kaygısı içinde kaybolan, yanlış yapmaktan korktuğu için hiçbir şey yapmaya cesareti kalmayan, yeni şeyler yapmaya çalıştıkça hor görülen bir yok oluşa itiliyoruz.
Düzen bizleri eğitiyormuş gibi yaparak ve bu yolla ‘iyi bir hayat’a sahip olacağı kanaati yayarak oyalıyor. Diploma sahibine iş verecekmiş hissi yaratarak en düşük ücrete en kötü şartlarda çalışmaya razı ediyor.
İş bulma kaygısıyla daha çok kurs, daha çok diploma, daha çok sertifikaya mecbur bırakarak ailelerimizin birikimini eritiyor. Bizleri de aileye bağlı kılarak gelecek için hangi konuda olursa olsun kalıcı bir angajmana/bağlanmaya girmemizi, sorumluluk almamızı engelliyor.
Eğitimin içeriğini zayıflatıyor. Üniversitelerimiz bilim yuvası olmaktan çıkarılıp emperyalist ülkelerde geliştirilen bilimsel bilgilerin teknolojiye dönüştürülmesine aracılık ediyor. Üniversite eğitimi, temel öğretimin doğrudan devamı ve ezberden ibaret bir hale getiriliyor. İyi bir okuldan mezun olmak için eskisiyle karşılaştırılamayacak kadar çok para ve emek harcanması gerekiyor.
Bununla ilintili olarak okullar bizlerin toplum ve aile baskısından uzaklaşabilmesi için zaman tüketilen yerlere dönüştürülüyor.
Ayaklarının üzerine bir türlü sağlam basamayan gençliğin süresi uzarken, gençlik yalnızlaştırılıyor ve toplumdan dışlanıyor. Her geçen gün psikolojik sorunlar, anti-depresan kullanımı ve psikoterapi, uyuşturucu kullanımı ve alkolizm gençlik içerisinde artıyor. Hiç bir şeye gücü yetmeyen, özgüveni olmayan, gündelik ve toplumsal yaşama dair mana bulamayan ve bu yüzden kendini sürekli yıpratan bir gençlik kuşağı yetiştiriliyor.
Gençliğin uzun vadede yok oluşa mahkûm edilmesi yetmiyor. Mevcut düzen, kısa vadede savaşlar yoluyla da bizleri yok ediyor. Bütün savaşların en fazla kurban edilen kesimi olan bizlerin bir kısmı bu şekilde yok ediliyor, kalanımızda düzenin bekçisi haline getiriliyor.
Peki neden?
Kapitalist-emperyalist düzen ve onun ülkemizdeki yürütücüsü hakim sınıf, hem teknolojinin gelişmesiyle emeğin üretkenliği arttığı için hem de krizi hafifletmek amacıyla yatırımların kısılması sebebiyle daha az emekçiye gereksinim duyuyor. Bu da gençliği nüfus fazlası hale getiriyor.
Düzenin krizlerinden kaynaklı gençlik içerisinde ortaya çıkan işsizlik ve artık nüfus konumu aynı zamanda bizleri potansiyel tehdit haline getiriyor. İşsizlikten kaynaklı oluşan boş zaman, gençliğin toplum içinde kıyaslama yapabilme ve kendilerinin içinde bulunduğu durumun bilincine ulaşabileceği farkındalığı yaratıyor. İşsizlik korkusuyla çalışanlar üzerindeki denetim artırılırken, kaybedecek hiç bir şeyi olmayan bir kuşak yetiştiriliyor. Bu şekilde düzen kendi mezar kazıcısını da yaratıyor.
Yukarıda bahsettiğimiz bütün siyasi önlemler bunu baskılamak doğrultusunda alınıyor.
Bizler bu soykırımı kabul etmiyoruz!
Bu düzen içerisinde gençlik ya ağır ağır ya da topyekûn yok ediliyor, aşağılanıyor, Bizlerden de bunlar arasından tercih yapmamız isteniyor, bu özgürlükmüş gibi duyuruluyor.
Hayat çoktan seçmeli bir sınav olmadığı gibi aralarından yapacağımız tercih bir hakmış, özgürlükmüş gibi algılanamaz. İki seçeneğe hapsedilen bizlerin buradan tek çıkışı; kendi yolunu açmasıdır.
Bu abluka ancak kendini ‘insan altı’ bir konuma iten düzenle topyekûn mücadele etmekle parçalanabilir. Bu mücadele de kendisi gibi bu düzen tarafından yok edilen, aşağılanan ve ezilenlerin çıkarlarını savunmakla olabilir. Gençliğin özgürleşmesi; yetişkinler arasında ikinci sırada olmayı reddeden, kendi geleceğini başkasına emanet etmeyen, bilgili, örgütlü ve disiplinli bir güç haline gelmesiyle mümkündür.
‘Gençliğin Özgürlük Buluşması’ bu amaçla gerçekleştiriliyor. Çünkü bu mücadele daha fazla fikrin, daha fazla deneyimin katılımıyla birlikte büyüyüp gelişecektir. Gençlik Komiteleri toplumda maddi olarak yok sayılan tüm gençliği, tarihi bir kez daha özgürlük isyanının çemberinden geçirmek için bir araya çağırıyor.
Etkinlik içeriği eklenecektir.
2 Aralık Cumartesi Saat: 12.00
Yer: Öykü Sahne ( Caferağa mahallesi, Sakız Gülü sok. No:27 Kadıköy/ İstanbul)