Bu röportaj Komite Dergisi’nin ilk sayısında yayınlanmıştır.
Gençlik Komiteleri yaklaşık 2 ay önce “Gençliğin Özgürlük Manifestosu” ile faaliyetlerine başladı. Gençlik Komiteleri’nin kuruluş sürecinden bahsederek başlayalım…
Gençlik Komiteleri bir yandan yeni kurulmuş bir faaliyet ama bir yandan değil. Gençlik Komiteleri ağırlıklı olarak üniversitelerde mücadele yürüten devrimcilerin, devrimci bir hareket yaratmaya dair ideolojik-politik-örgütsel arayışları sonucu ortaya çıktı.
“…Gençliğin devrimci bir hareketinin olması için her şeyden önce dönemi kavramış, dönemin egemen anlayışlarının ve bu anlayışların gençlik kesimlerine yansımalarının analizini doğru biçimde yapmış devrimci bir fikrinin olması lazım. Bu olmadan ancak karikatürize devrimci gençlikler olabilir. Ülkemizde solun, devrimci siyasetlerin ideolojik-politik meselelerde aldığı tutum doğrudan gençlik faaliyetlerine de yansıdığı için gençlik ideolojik-politik tartışmaların dışında ve bu tartışmalara yaratıcı biçimde katılamayan bir kesime dönmüş durumda. Önde olan, toplumsallığı yaratıcı biçimde ileri taşıyan bir gençlik yerine var olana dâhil olan, var olan tarafından belirlenen gençlik, bu vasatlığın parçası olmaya devam ediyor. Bu bağlamda gençlik hareketinin gücünün, geniş gençlik kesimlerinin ayağa kalkmasında, zayıflığının ise devrimci kadroların bilinç/devrimci siyaset/fikir ve inisiyatif yetersizliklerinde aranması kuşku götürmezdir.
Devrimci Gençlik siyasetinin en acil görevi politik-ideolojik mücadeleyi büyütme, sağlamlık ve süreklilik sağlama yeteneğine sahip bir devrimci gençlik örgütü yaratmaktır. Bu devrimci gençlik örgütü devrimci savaşçı bir partinin olmadığı koşullarda bu partiyi yaratma/inşa etme görevini üstlenen devrimci bir hareketin yaratılmasında da aktif bir sorumluluk alacaktır.
…
O yüzden bugünün emperyalist kapitalist sisteminin doğru devrimci analizi içinde, ülke ve üniversitenin konumlandırıldığı yerin tespiti üzerinden egemen anlayışlarla ve onun gençlik içindeki uzantılarıyla idelojik-politik-örgütsel her düzeyde hesaplaşacak devrimci bir gençlik hareketinin oluşum süreçlerini geliştiren bir inisiyatif olarak ileri atılıyoruz.”
Bu gazetenin de öncülü olan Hayalet Komite dergisinin 2. sayısında (2015) yer alan bu yazı, Gençlik Komiteleri’nin fikri olarak inşasının başladığı yer diyebiliriz. Elbette bunu bir geleneğe işaret etmesi amacıyla değil; yeni bir isim yeni bir gençlik örgütü klişesinden öte, uzunca bir süredir devam eden pratik/teorik yoğunlaşmanın sonucu olduğunu belirtmek için vurguluyoruz. “Gençliğin Özgürlük Manifestosu” da bu yoğunlaşmanın ortaya çıkardığı şu ana kadarki en net belgedir. Gençlik Komiteleri’nin kuruluş süreci, pratikte devrimci bir çaba içerisinde olan devrimcilerin, teorik düzeyde de -gençliğe dair önemli meselelerde- ortaklaştığı bu broşürle başlamıştır.
Faaliyetin temelini oluşturduğunu söylediğiniz “Gençliğin Özgürlük Manifestosu” nelere değiniyor?
Broşürde gençliğin, toplumsal düzen açısından nasıl bir anlam taşıdığı üzerinde duruyoruz. Kısaca özetleyecek olursak broşürle, gençliğin toplumsal bakımdan ne olduğunu, toplumun tarihsel gelişim süreçleri içerisinde gençliği nasıl konumlandırdığını, ardından da gençliğin günümüzde ne anlama geldiğini açıklamaya çalıştık. Gençliğin bugünkü konumu, sorunları ve düzene oluşturduğu potansiyel tehditleri ile bitirdik.
Sol içerisinde gençliğe dair söylenenler 30-40 yıl önce yazılanların tekrarından öteye gitmiyor. Devrimci gençlik hareketinin geçmişinde aslında gençlik üzerine tartışmalar çok temel ayrımlar ve farklılıklar oluşturuyordu. Ancak uzun bir süredir sol/sosyalist yapılar arasında bu tarz polemikler olmuyor. Bunun en önemli nedeni tabi ki solun içinde bulunduğu durum: ideolojik/teorik keşmekeşlik ve moral kaybı. Sokaktaki dağınıklık fikri anlamda da bir dağınıklığa yol açıyor.
Oysa bugünün devrimci hareketini inşa etmeyi önüne koymuş bizler için ilk yapılması gereken emperyalist/kapitalist düzenin dönüşümünü kavrayabilmek ve gençliğin konumlandırıldığı yerin tespitini yapmaktı. Dünyada var olmuş bütün devrimci hareketlerin en aktif yürütücüsü olan, ülkemizde önce 1968 hareketleri, devamında 1971 devrimci kopuşu ve son olarak Gezi ile birlikte kimsenin ağzından düşürmediği bir toplumsal kesimi irdeleyerek egemen anlayışlarla her düzeyde hesaplaşmayı amaçladık.
Gençliğin Özgürlük Manifestosu’nu, gençliğin içinde bulunduğu teorik düzlemi açıklamak ya da tartışmaktan ziyade, gençlerin toplumda ve siyasette acemi insan olarak görülmesine, yok sayılmasına karşı bir başkaldırı çağrısı olarak okumak gerekiyor.
Ülkemizde bu zamana kadar sol içerisinde gençlik, ya aydın sıfatıyla konumlandırılmış ya da proleterleştiği iddia edilmişti. Aynı zamanda ağırlıklı olarak gençlik, öğrenci (liseli-üniversiteli) gençlik olarak görülüyordu. Gençlik Komiteleri bu anlamıyla gençliğe nasıl bakıyor?
Bugün gençliği kavramaya çalışıyorsak kapitalist üretim ilişkilerindeki dönüşümlere bakmamız gerekmekte. Düzen bugün, hem teknolojinin gelişmesiyle emeğin üretkenliği arttığı için hem de krizi hafifletmek için yatırımların kısılması sebebiyle daha az emekçiye gereksinim duyuyor. Dolayısıyla toplumda, özellikle de gençlik içerisinde işsizliğin bir eğilim olarak oluşmasına ve artık nüfusun ortaya çıkmasına neden oldu. Gençlik, günümüzde nüfus fazlasıdır. Bu nüfus fazlasını eritmek amacıyla eğitim süreleri uzatılır, gençlik içi boş okullarla, dershanelerle ve sınavlarla oyalanır.
Eğitim sürelerinin uzatılması, kurslar, daha çok diploma, sertifikalar ve sonunda işsizlik… Bu gençlerde büyük bir hayal kırıklığı ve gelecek için hangi konuda olursa olsun kalıcı bir bağlanmaya girmeme, sorumluluk almama, geçiciliğe kök salma hali oluşturur. Bu nedenle gençlik artık klasik anlamıyla sadece lise ve üniversite gençliği olarak bilinen bir şey olmaktan çıkmış, uzatılmış gençliği de içine alan bir toplum kesimi olmuştur.
Bunun gençlik kesiminde ortaya çıkardığı güçsüzleştirici bir etkisi olsa da aynı zamanda yetişkin yaşamına geçişin uzaması, gençlere yetişkin toplumun değerlerini eleştirme ve değerlendirme olanağı yaratır. Gençlik içerisinde ortaya çıkan işsizlik ve artık nüfus konumu emek mücadelesinde gençliğe ağırlık kazandırmıştır. Bu aynı zamanda çalışanlar üzerinde işsizlik korkusunu artırırken diğer taraftan kaybedecek hiçbir şeyi olmayan bir toplumsal kategori yaratmaktadır.
Proletaryanın yerine gençliği koyduğumuz gibi bazı yanlış anlaşılmalara engel olmak için daha net ifade edelim: Gençlik, proletaryanın içerisinde geçmişe göre daha önemli bir dinamik haline gelmiştir.
Gençlik Komiteleri bu konumda kendisine nasıl bir rol biçiyor?
İkinci ayını yeni dolduracak faaliyetimiz bu kısa süre zarfında hızlıca yaygınlaştı, yaygınlaşıyor. Ancak bu bizler için yeterli değil. Devlet aygıtının dağıldığı, siyasi ve ekonomik krizin iç içe geçtiği bir dönemde devrimci bir alternatifin olmayışı Saray rejiminin elini güçlendiriyor. Bu süre zarfında faaliyetimizin aritmetik bir şekilde artışıyla yetinemeyiz. Gençlik Komiteleri’nin bu süreçteki asıl rolü gençliğin dinamikliğini kapsayarak; devrimci hareketle sınıf hareketi arasındaki bağları güçlendirmektir.
Gençlik Komiteleri her şeyden öte yeni bir muhalefet cephesi değildir. Ülkemizde emekçilerin ve işçi sınıfının iktidar mücadelesinde gençliğin rolünü kavrayan, devrimci bir hareket inşasının tüm sorumluluklarını üstlenen siyasal bir çalışmadır. Gençlik Komiteleri kurulduğu andan itibaren çalışmalarını, dilini, tarzını ve ilişkilerini iktidara alternatif devrimci bir güç yaratmak için hazırlıyor.
Devrimciliğin, halkın çıkarlarını savunmak ve sorunlarını çözmek olduğunun unutulduğu; bir tür alt kültür haline geldiği, sosyalist siyasetin ya düzen içi seçeneklere sıkıştığı ve kendini bağımsız bir güç olarak var edemediği ya da bir inanç ve fikir kulübü olduğu bir dönemdeyiz. Muhalefetçiliğin, mızmızlanmanın ötesinde “tek adama da patrona da muhtaç değiliz” diyen iktidarı isteyen, iktidara aday bir seçeneği inşa sürecine giriyoruz. Devrimciliğin kıstasının -hangi alanda olursa olsun- toplumsal ilişkilerdeki yaygınlıkla ölçüldüğü ve sürekli üretilen bir edim olduğu gerçeğini önümüzdeki dönem daha da net oturtacağız.
“Ancak halka inanan, halkın yaratıcı dehasının canlı pınarına dalan galip gelebilir.” Mahir’in Lenin’den alıntıladığı bu söz Gençlik Komiteleri’nin çalışma tarzının temelini oluşturur. Gençliğin nihilizmle etrafının sarıldığı, yok oluşa itildiği bir dönemde ona güç ve mana verecek kanalları güçlendirmek önümüzdeki ilk ve acil görevimizdir. Gençliğin ülkenin her yerinde temsilini sağlayacak il, ilçe, belde, mahalle, köy, üniversite, lise, işyerleri, kurumlar bazında aynı zamanda edebiyat, felsefe, sanat, bilim, spor, bilişim, hukuk, kültür vb. alanlar bazında komiteler kurmak için ileriye atılacağız.