1 oydan ve 1 sayıdan fazlası olmak için 1 Mayıs’a!

Bu yıl çok kısa sürdü pastırma yazı. Bir 1 Mayıs çağrısına böyle başlamak garip karşılanabilir ancak içinden geçtiğimiz bu garip günlerde ne söylemek garip olmaz ki? Daha üzerinden bir mevsim bile geçmedi, milyonlarca insanımızın bedeni ve bütün birikimi enkazların altında kaldı. En az elli bin canımızı enkazın altından alıp toprağın altına verdik. 5 Şubat gecesi uyuduğumuz hayatımıza bir ömür kadar uzağız şimdi. Ama sanki bütün bunlar hiç olmamış gibi, sanki hala deprem bölgesinde su ihtiyacı yokmuş gibi  yapılıyor elbirliğiyle. Her şey ama her şey bir nüfus sayımına dönüştürüldü, depremler de yoksulluk da seçimler de… Bugün korkulacak hiçbir şey yok ortalıkta, her şey naylondan, o kadar.*

21 yıllık diktatör Erdoğan kendisinin kötü bir karikatürüne dönüşürken karşısında onun parlak görünen yıllarına referans veren başka bir ittifak var. Kılıçdaroğlu Erdoğan’ı gönderen lider olarak adını tarihe yazdırmak için çabalıyor, Erdoğan “Bu son seçim!” mavralarına aldırış etmeden iktidarını pekiştirecek yeni karton zaferler arıyor. Anketler üzerine anketler, sokak röportajları üzerine analizler, bindelik dilimler üzerine grafikler yapılıyor. Siyasi operasyonlar ile demokrasi piyesi arasında salınıp duruyoruz. Kurtuluş bir zamanlar güzel olan bir hayal, özgürlük modası geçtikten sonra geri dönmüş eski bir kıyafet gibi. İyi de insanların oy tercihlerini ne değiştiriyor da dört gözle ve “aman hiçbir aksilik olmasın” gerginliğiyle 14 Mayıs’ı bekleyip duruyoruz? Başka bir deyişle, kim gönderiyor Erdoğan’ı?

Elbette her kesimden kadınların oy tercihleri de dahil dünyasını etkileyen bir Kadın Kurtuluş Hareketi ile, artık sadece ulusal değil bölgesel dengeleri etkileyerek dünyayı değiştiren Kürt Özgürlük Hareketi; eğer Erdoğan 14 Mayıs’ta gönderilecekse burada anahtar roller oynuyor. Bir de pek görünmeyen, adeta bir hayalet gibi, bir ses, bir rüzgar gibi aramızda gezinen başka bir güç var. Kendisi deprem altında kalırken, enflasyonist para politikası ile her gün yoksullaşırken, kendi çocuğu yurt bulamazken, üç beş kuruşluk birikimi toz olup giderken Erdoğanların yani Erdoğan ve onu bölge, il, ilçe, köy düzeyinde temsil edenlerin hudutsuzca zenginleştiğini görenlerin utangaç kararsızlığı. İşte Erdoğan gidecekse, bu insanları, yani yoksul emekçileri tekrar ikna edemediği için gidecek.

Bu milyonlarca insan, sessiz sedasız gün boyu mesaide işini gücünü yapanlar, yerleri silenler, okuluna gidenler, maden çıkaranlar, posta dağıtanlar, depoda ürün taşıyanlar, barkod okutanlar ve dahası, aynı sessizlikle bu seçimin kaderini belirleyecek. Kılıçdaroğlu’nu tercih etmiyorlar, yalnızca bir ihtimalde Erdoğan’ı reddedecekler. Yıllar boyunca memleketin her üniversitesinde, organize sanayi bölgesinde, sokak arasında, atölyesinde bugün Erdoğan’da temsilini bulan hemen her şeye karşı büyük-küçük, az-çok, kısa-uzun demeden direnenlerin emeğiyle geldik bu günlere ama bu insanlar, yani sıradan ve gündelik bir iş olarak mücadele emekçiliği yapanlar neredeyse hiç konuşulmuyor. Varsa yoksa vekillik, başkanlık, bakanlık, yardımcılık adayları… O yüzden her şey naylondan ve Erdoğan’ın bahsettiğimiz bu güçlerden başka korkusu yok.

İşte 1 Mayıs’ta bu sessiz reddi; seçim mitingine dönüştürülmüş bir alanda seçmen davranışına değil, gürültülü bir eylemde bir isyanın ufak adımlarına dönüştürebilmek için meydanlara çıkıyoruz. Erdoğan’dan elbette ilk fırsatta kurtulmak istiyoruz ve buna kendi çabamızla katkı veriyoruz, Erdoğan’da cisimleşen güçler karşısında Kürt halkı başta olmak üzere yıllardır direnişçi bir çizgiyi var edenlerin partisiyle dayanışma içinde duruyoruz. Ama bitmedi, biz yaşarken bir oydan ölürken bir sayıdan fazlasıyız. Bu topraklarda özgürlük ve adalet için yeri göğü sarsacak bir hareketi mutlaka yaratacağız.

Köleliğe hayır! Ancak özgürlüğün orta sınıfların özgürlüğüyle ölçüldüğüne inanmıyoruz, herkesin ancak işçi sınıfı kadar özgür olduğunu biliyoruz. Torpile ve kayırmacılığa hayır! Ancak eşit ve parasız eğitim olmadan liyakatın da olmayacağını biliyoruz. Kayyumlara hayır! Ancak demokrasi ile bir grup uzmanın yönetimi olan teknokrasinin farkını biliyoruz. Borçluluğa hayır! Ancak gençlerin kolay geri ödeme imkanı bile verilse neden okumak için borçlandırıldığını, bu düzenin nasıl milyonlarca borçlu yarattığını biliyoruz. Evsizliğe, yurtsuzluğa hayır! Ancak sorunun yalnızca üniversitede bir yurt bulma sorunu değil, ömür boyu çalışıp doğru düzgün bir eve bile sahip olunamaması olduğunu biliyoruz. Baskılara hayır! Ancak yalnız üniversitede değil, yurtlarda, sokaklarda, meydanlarda, işyerlerinde, evlerde de son bulmadan baskının son bulmayacağını biliyoruz. İşsizliğe hayır! Ancak CHP belediyelerinin önlerinde de… Öldürülmeye hayır! Ancak rezil bir geleceğin kölesi olarak yaşamayı da kabul etmiyoruz.

1 Mayıs’ta bütün gençleri Bartın’da işçileri katledenlere karşı “Kaderse patronlar da ölsün!” diye yürüyenlerin, yurttan atmalara karşı “Bavulları yaktık, geri dönüş yok!” diyenlerin, intihara sürüklenen arkadaşlarımızın adını “İsyanımızdır!” diyerek ananların, gençleri sokakta bırakanlara karşı “Barınamıyoruz” diye sokakta yatanların, işlettiği madende madenci gözaltına aldıranlara karşı direnişi üniversitesinin önüne taşıyanların, zamları “Müşteri değil öğrenciyiz!” diyerek geri çektirenlerin, depremin ilk saatlerinde yola koyulup hala dönmeyenlerin, Mart’ların başından Mayıs’ların başına barikatları hiç tanımayanların yürüyüşüne, #GençlikKorteji’ne çağırıyoruz. 1 Mayıs’ta bu ülkenin kalbine, atar damarlarına, en görünür meydanlarına, hayatının aktığı yerlere, Taksim’e yürüyoruz!

Haydi, bir kez daha, ama bu sefer daha güçlü:
Yaşasın 1 Mayıs! Biji yek gulan!

*Turgut Uyar